Bir tarafta bir ağustos böceğinin kaderine sahip bir kadın ve diğer tarafta sahip olduğu aileye ait olamayan bir kız çocuğu… Bu hikayedeki tüm karakterler adeta paramparça.
“Ağustosböceğinin Sekizinci Günü” 2007 yılında Japonya’da 2017 yılında da ülkemizde yayımlanmış. Japon edebiyatına has o sadelik, cümlelerdeki süssüz ama etkileyici anlatım Mitsuyo Kakuta’nın kaleme aldığı bu kitapta da elbette ki var. Cümleleri takip ederken yorulmuyor ve “Burada ne dedi şimdi?” diyerek dönüp tekrar aynı cümleleri okumuyorsunuz. Öyle olunca da kitap akıp gidiyor.
Kitabın akıp gitmesine tek etken dilinin sadeliği, duruluğu değil. Çarpıcı hikâyesi… Kitabımız genç, evli bir adama âşık olmuş, onunla aşkını yaşamış fakat bir süre sonra kalbi kırılmış Kiwako’nun bir gün o adamın karısı ve yeni doğmuş bebeğiyle yaşadığı eve girmesi ile başlıyor. Kiwako dakikalar içinde, o evden kucağında bebekle çıkıyor. Kendine ait olmayan bebekle, kendine ait olması gereken bebeğin yerine koymaya çalıştığı bebekle…
Hikâyenin bundan sonrası yıllarca süren bir kaçış aslında. Kiwako artık bir anne ve ömrü boyunca çocuğuyla yaşayabilmenin hayalini kuruyor. Her gün bir sonraki gün için dua ederek…
“Ağustosböceğinin Sekizinci Günü” nü okurken çok büyük bir yanlış yaptığını bildiğim, kabul ettiğim Kiwako’ya, ailesinden, habersizce koparılan Kaoru’ya, kocasının sevgilisi tarafından çocuğu elinden alınan anneye, Kaoru’nun kaybolmasının ardından dünyaya gelen kardeşine; hepsine üzüldüm. Çünkü hikâye bunu yaşattı. Her karakterin gözünden yaşanılanı gördükçe bir anlık bir kararın nasıl herkesin hayatını paramparça edebileceğini anladım. Kitap bu çatışmayı büyük bir kararlılıkla sonuna kadar sürdürdü.
Aile kavramına, insanın bencilliğine, iyiliğin de aslında insanın kendini mutlu etmek için var olduğuna kadar birçok konuda yazar sizi düşündürmeyi başarıyor. “Aile olmak için kan bağı yeterli mi? Kalp kırıklığını gidermek için başka bir kalp kırmak sorun değil mi? Bir çocuğa iyi bakmak onu asıl ailesinden koparmış olmanın onda açtığı yarayı kapatır mı?” İşte bu sorular kafanızda dolaşırken siz kitabı bitiriyorsunuz ve zihninizde bu sorularla her karakterin acısını ve hatalarını kabul ederek onlarla vedalaşıyorsunuz. Ha bir de tabi ağustos böceklerine üzülüyorsunuz…
“Ağustosböceğinin Sekizinci Günü” kesinlikle başarılı bir kitap. Ben böyle sorgulatan, sizi hikayenin içine alan ve o buhranı biraz da size yaşatabilen kitapları seviyorum. Kahramını size tüm içtenliğiyle ve dürüstçe tanıtabilen kitapları cesur buluyorum.
Kitabın 2011 yılı yapımı bir de filmi var bu arada IMDB puanı da 7,2 imiş. Kitabı okuduktan sonra belki filmini de izlemek istersiniz. Ben henüz izlemedim, hâlâ vedalaşmamız bitmedi gibi hissediyorum…
- Ağustosböceğinin Sekizinci Günü – Mitsuyo Kakuta
- Doğan Kitap – Roman
- 304 sayfa
- Çeviri: Güneş Becerik Demirel