Bir hayvan bir insanı, bir insanın bir hayvanı sevmesi gibi elbette sevebilir. Hayatının bir parçası olmak isteyebilir, pekala ona herkesten ve her şeyden çok değer verebilir. Bir önceki yazımdan da anlaşılacağı üzere hayal dünyamı ve kendimi korumak, çocukluğun saflığını, biricikliğini sevdiğim ve kaybetmek istemediğim için sık sık çocuk kitaplarını inceliyor ve okuyorum. Çocuk kitaplarında her zaman karşılaştığımız konuşan hayvanlar, bir çocuğun bir hayvanla arkadaşlığı, canlanan eşyalar, insansı tüm detaylara sahip ya da ölüler diyarından yanımıza gelen karakterler her zaman vardır. Eşyalarla veya hayvanlarla konuşuyor olmak, bir ilişki kurmak ayrıca diğer tüm varlıkların da duyguları olabileceğini düşünmenin neresi kötü olabilir ki! Çocuksu kalmak (olmak), çocuksu merakı kaybetmemiş olmak, iletişim sağlarken yetişkinler gibi insan olmamasını düşünmemek, yeni şeylerle karşılaşıldığında hep aynı ve büyük heyecanı duymak bana kalırsa her zaman korunması gerekendir. Tüm sözünü ettiklerim edebiyatla daha çok sağlanır.
Kara, tüylü, kocaman bir yüreği olan “Karga Feramuz”
“Karga Feramuz’un Aşkı” kitabı, diğer yaşıtları gibi aşkı merak eden, romanın ana kahramanı Nazlı’nın eline, ceviz ağacından bir günlük düşmesi ve günlüğü okumaya başlaması ile gelişen bir hikâye. Nazlı, bu günlük sayesinde seksenlik, kara, tüylü Karga Feramuz adlı bir karganın, köşkün sahibi ve kendi babaannesi Cevriye Hanım’a aşık olduğunu öğrenir. Nazlı’nın hayatı sadece köşkten ibaret değildir, hayatının bir parçası İstanbul Arkeoloji Müzesi bir parçası köşk olmuştur. Köşkün bahçesinden müzeye kadar uzanan bu roman, bir çocuğun bakış açısıyla günümüzün içine yerleştirilmiş bir Antik Dünya masalı.
Romanda, bir çocuğun anlatıcı olması, bir hayvanın bir insana olan aşkını bir çocuğun gözlemlemesi ve müzenin de romana karışmasıyla sıradan bir hikâyenin farklı, esrarengiz, sıradışı olaylarına tanık oluyoruz. Üstelik bu olaylar olurken belki bir çocuğun daha sonra öğreneceği fakat şimdiden zihnine yerleşebilecek ateşin buluşu, tekerleğin insanlık için önemini, Apis Öküzü’nün ne demek olduğunu, müzedeki asırlık duvarları taş veya tuğladan, üstü taş bir kapakla örtülü, taş veya mermerden oyma mezar anlamına gelen lahtin ne derece görkemli olduğunu, eski çağlarda yaşayan bir insanın ayna yerine suya baktığı, Yunan Mitolojisi kavramı Narkissos’u ve daha birçok kavramı öğreniyoruz.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne geçtiğimiz aylarda gidip büyülenmiştim. Üstelik bilmediğim o kadar çok tarihi olay, eşya ve varlık vardı ki nereden başlayacağımı bilmiyordum. Karga Feramuz’un Aşkı sayesinde bir yetişkin olarak bir çocuğun gözünden tekrar tekrar müzeyi gezdim. Müzeyi gezmek bir yana yetişkin biri olan bana bile sıradan gelmeyen olaylar, bir çocuğa epey büyüleyici gelecektir.
Bazı duyguların değişmemesi normal midir?
Nasıl ki sevgi, dostluk, doğa sevgisi değişmez ise romanda bulunan komik unsurlar da yıllar geçse de değişmeyecektir. Eminim daha sonra kitabı okuyan insanlar, nasıl ki bir canlı ve insan arasında aşk olabiliyorsa, iki karga arasında diyet konuşulmasının komikliğini yine sevecektir. Hatta diyetisyene giden karga, diğer kargaya kilolarından şikayet edebilir. Bu komik unsur, aslında günlük diyaloglarımızdan birisidir:
Kısa bir sürede hatta şimdi yarıyıl tatili varken, çocuklar hayali kar topu oynamak, karda kayma olsa da okuyan çocuklar romanın akıcılığı sayesinde keyifle okuyacaktır.
- KARGA FERAMUZ’UN AŞKI
- Nazlı Eray
- Günışığı Kitaplığı, 2021, 180 sayfa