Stefan Zweig, nedense hemen herkesin adını Satranç ile andığı ama aslında yazdığı onlarca eserle dünya edebiyatında muhteşem bir etki yaratmış isimdir. Roman, hikaye, deneme yazarı olmasından da öte önemli bir biyograftır. Bu biyografa bir boyun borcu olarak eserlerini okumadan evvel hayatına dair yazılmış olanlara bir göz atmak lazım bence. Ama maalesef iyi bir biyografisi de yazılmış değil hâlâ.
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat isimli uzun öyküsünü okudum geçenlerde. Daha doğrusu bir arkadaş grubu ile ortaklaşa okuduk. Farklı yayınevi baskılarından okuduk öyküyü. Benim okuduğum çevirisi Gülperi Sert’e ait Can Yayınları etiketiyle çıkan baskıydı. Yakın zamanda Amok Koşucusu’nu da okumuştum Zweig’ın. İki eserde -ve aslında Zweig’ın diğer bazı eserlerinde- ortak olan bir nokta var ki o da: Tutku. Öykünün çatısı tutkularımız üzerine örülü. Mrs. C ve genç bir kumarbazın birlikte geçirdiği 24 saati, bu 24 saatin Mrs. C’nin yaşamındaki derin tesiri üzerine tek nefeste okunacak bir hikaye. Kendi çocuğundan yalnızca birkaç yaş büyük bir gençle kurduğu bağı, bu bağ sonucu hem sahip olduğu değer yargıları hem de toplumsal yargıları bir kenara bırakarak kendini adeta boşluğa atar gibi bir aşkın kollarına atma isteğini/tutkusunu hiç yargılamadan ve taraf tutmadan anlatıyor Zweig.
Mrs. C’nin kendi yüzünden içine bir ayna doğrultarak yazdığı bir itirafname olarak da görülebilir eser. Sevgi Soysal’ın Tante Rosa’sına da benziyor bir yönüyle bu kadın. Tüm toplumlarda birbirinden farklı değer yargıları olsa da dünyada değişmeyen yegâne yargı/lar kadınlar üzerine ne yazık ki… Tüm bu yargılardan uzak kalmaya çalışarak insanlar ve zaafları üzerine yazılmış psikolojik tahlillerden hoşlanıyorsanız eminim bu kitaptan da hoşlanacaksınız.
Hamiş: Kumar masasındaki ellerin tasvirine pürdikkat…
Mezkûr Kitap: Bir Kadının Yaşamından 24 Saat
Mezkûr Yazar: Stefan Zweig
Sâir Ayrıntı: Can Yayınları, İstanbul 2016