Fransız düşünür Pierre Hadot’nun yazdığı, “Antik Felsefeye Övgü”, ayakları yere basan bir anlayışla, antik felsefeyi teorinin zincirlerinden kurtararak bu kavramı bir yaşam tarzı haline getirişini ispatlamaya çabalıyor.
1922 yılında doğan Pierre Hadot, özellikle uzmanlık alanı olan Grekoromen felsefesi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan bir filozof ve felsefe tarihçisi. Yunan ve Roma felsefesine karşı yaşam tarzı veçhelerini benimseyerek tarih felsefesine alternatif bir bakış açısı kazandıran Hadot’nun Ketebe Yayınları’ndan Kağan Kahveci çevirisiyle yayımlanan “Antik Felsefeye Övgü”, bahsi geçen “tarih felsefesine alternatif bakış açısını”, antik çağ filozoflarıyla kendi tezlerini karşılaştırarak, yorumlayarak ele aldığı bir kitap. 500 yıldır faaliyet gösteren dünyaca ünlü eğitim kurumu Collegé de France’ın açılış konuşmasının yazıya dökülmüş hali olan “Antik Felsefeye Övgü”, ayakları yere basan bir anlayışla, antik felsefeyi teorinin zincirlerinden kurtararak bu kavramı bir yaşam tarzı haline getirişini ispatlamaya çabalıyor.
Açılışını uzunca bir Yunan-Latin edebiyatı karşılaştırmasıyla yapan “Antik Felsefeye Övgü”, bu karşılaştırmayı daha sonra söze dönüştürerek konuyu esas meselesi olan felsefeye getiriyor ve Helenistik ve Roma düşünce tarihinin evrimine değinerek şunları dile getiriyor: “Şu halde, Helenistik ve Roma düşünce tarihimiz her şeyden önce anlamların ve anlamlandırmaların evrimini tanımak ve çözümlemekten ibaret olacaktır. Hakkında konuştuğumuz dönemi bir bütün olarak inceleme niyetimizin gerekçesi tam da bu evrimi açıklama zorunluluğudur. Yunancadan Latinceye yapılan çeviriler, Akdeniz, Avrupa ve Küçük Asya’nın farklı kültürlerinin M.Ö. 4. yüzyıldan antik dünyanın sonuna kadar aşamalı olarak gerçekleşen geniş birleşme sürecinin, yani Helenleşme sürecinin hususi bir tarafıdır sadece.”
Bu süreçte çoğalan okullara değinerek, bu okulların işleyişini “ruhani” olarak değerlendiren Hadot, antik felsefenin tarihiyle bu okulların doktrinleri arasındaki farklılıklara sözü getiriyor. Felsefenin konuşmalardan romanlara, şiirden bilim ve sanata kadar her yerde olduğunun altını çizen düşünür, felsefenin bu alanlara olan katkısına aldanmamak gerektiğini belirterek, “Bu ortak noktalar ile hakiki “felsefe yapmak” arasında derin bir uçurum vardır. Aslına bakılırsa, felsefe yapmak, skeptiklerin vaktiyle başka filozofları eleştirmek için kullandıkları anlamıyla biostan, yani bir bakıma gündelik yaşamdan kopmak anlamına geliyordu,” diyor.
Pierre Hadot’nun bu düşüncesi, aynı zamanda kitabın ana fikrinin de zeminini hazırlıyor. “Gündelik yaşam davranışlarından bu kopukluktur tam da filozof olmayanın güçlü bir şekilde filozofta hissettiği,” diyen Hadot, kitabın kalan kısmında insanın yazgısı ve ruhani gelişimini dert etmek, ahlaki değerleri savunmak, iç huzuru aramak, varoluşa değer vermek ve üzerimizdeki canlı gösterişin farkına varmayı antik çağ felsefesinin ana unsurları arasında sayarak, bir anlamda kendini boy aynasında gören antik çağ felsefesini insanın huzuruna çıkarıyor.
- Antik Felsefeye Övgü – Pierre Hadot
- Ketebe Yayınları
- 88 sayfa
- Çeviri: Kağan Kahveci