Bir efsaneyle başlıyor Ruh Adam, ideolojik vurgular ve tekdüze bir anlatım ile sıradanlığa bürünüyor. Sayfalardaki yolculuğumuzda aşina olmadığımız kelimelerle de karşılıyoruz elbette, kimi Osmanlı Türkçesinden, kimi çok daha evvelinden. Okuma eylemi güçleşiyor zaman zaman. Tam sıkıcı olduğuna karar verecekken, belki de yarım bırakacakken, karanlık bir köşeden çirkin ve yaşlıca Yek’in ortaya çıkmasıyla bir anda esrarengiz bir hâl alıyor her şey.
Yek, insanın kendi nefsiyle mücadelesinde şeytani olanı çağrıştırıyor. Yaşamın merkezine subaylığı koymuş eski bir asker, kendisi, yasak bir aşkın ihtimali ve Yek ile mücadele etmeye başlıyor. Öyle ki Faustvari bir romanın içinde buluyoruz kendimizi, birdenbire ve beklenmedik. Gerçeküstü sembollerle bezenmiş kurgu burada içine alıyor okuru, sürüklüyor peşi sıra. Kitap, tarihi roman yanılgısından geçip günümüz yıllarına yaklaşmıştı, şimdi de aşırı romantizmden büyülü gerçekliğe doğru yönünü çeviriyor artık.
Anlatı bir bozkır efsanesini referans alarak yola çıkıp öyle nihayete erince Aytmatov akla geliyor. Haliyle Aytmatov’un romanlarıyla karşılaştırmaktan geri kalmak güç. Özellikle Cengiz Han’a Küsen Bulut’u düşününce, bir fark apaçık ortaya çıkıyor: Aytmatov birey vurgusu yaparken, Atsız bireye rağmen devlet-ordu vurgusu yapmaktadır. Aytmatov evrensellik kazanırken, Atsız çok dar bir çevrede, sadece ideolojisini benimsemiş kimselerce okunur.
Farklı bir okuma için, pekala önyargılar bir kenara bırakılabilir. Yazarın siyasi görüşleri hakkında olumlu veya olumsuz hükümleriniz değişmeyecek mutlaka, nihayetinde Atsız yine Atsız. Kitapları da fazlasıyla ideolojik ve didaktik. Romanları arasında bu açıdan nispeten arınmış, edebi niteliği daha ziyade yüksek olan Ruh Adam‘da bile rahatsız edici bu öğretici fanatizm. Yine de hiçbir eserini okumadan hakkında konuşmak yerine, bir de okuyup eleştirmek var.
İyi Okumalar.
Râsih Aslantürk
Fotoğraf: D&R web sitesinden alınmıştır.