Alberto Caeiro, Alvaro de Campos, Ricardo Reis, Bernardo Soares… Bu isimler Pessoa‘nın dergilerde kullandığı takma isimler değil, Pessoa benliğinde yarattığı -ya da hep orada olan fakat kendisinin isme döktüğü- bu farklı karakterdeki insanların ağzından şiirler yazmıştır. Bu nedenle bu isimlere Pessoa ile kökteş şair ve yazarlar denilmektedir. Pessoa öldüğünde pek az kitabı yayımlanmış, neredeyse kimsenin tanımadığı bir sanatçıdır. Oysa gerisinde bir bavul dolusu el yazması bırakmıştır. 1942’de yayımlanmaya başlanan eserleri 26 cilde ulaşmıştır.
Anarşist Banker, yazarın sağlığında yayımlanan tek anlatısı olma özelliğini taşıyor. Fakat Pessoa bu metni düzenlemek, yeniden yazmak istediğini bir mektubunda belirtmiş; bu nedenle aralara eklenebilecek pek çok parça mevcut. Bu eklemeleri de kitabın sonunda bulabiliyoruz.
Ne okuyacağımı hiç bilmeden elime aldığım bu kitapta tanıdık bir hayatla karşılaştım. Anarşist Banker, yıllardır tanıdığım bir insanın düşünce dünyasından ve dilinden dökülen cümleleri sundu bana. Bu yönüyle benim için oldukça şaşırtıcı bir kitap oldu Anarşist Banker. Hayatını şekillendiren fikirlerin temelini çocukluk yıllarında atmıştı ikisi de. Kitabın kahramanı da benim tanıdığım kişi de yaşadığı yoksul hayatı ve başkalarının yaşadığı refahı sorgulamaya başladı. Burada okuyan herkesin hak vereceği bir çocukluk portresiyle başlıyor yazar:
Şimdilik benim durumumda bulunan zeki bir erkek çocuğunun isyanını iyi anlamaya çalışın, yeter. Etrafında neler görür, öyle biri? Falanca milyonerin oğlu olarak doğmuştur, paranın uzak tutabileceği ya da yatıştırabileceği üzüntülere -bunlar da az değildir- karşı daha beşikten itibaren korunur; bir diğeri sefil koşullarda doğar ve bu da zaten fazlasıyla kalabalık olan ailesine beslenecek fazladan bir boğaz daha eklenmesi demektir. Filanca, kont ya da marki olarak doğar, dolayısıyla ne yaparsa yapsın, bu sıfatla herkesten saygı ve sevgi görür, bir diğeri, benim doğduğum yerde doğar ve en azından insan gibi davranılmak hakkına sahip olmak için bile attığı her adıma dikkat etmek zorundadır. Kimileri eğitim görme, gezip dolaşma, kendini geliştirme olanağı ile doğarlar, dolayısıyla doğuştan zeki olanlardan daha zeki olma olanağına kavuşurlar. Her alanda bu böyledir.
Evet, o mükemmel şartlara doğuştan sahip olmamış herkesin bir kalemde kabul edeceği, haklı bir isyan. Bu nedenle merak daha da artıyor, böyle düşünen biri nasıl banker oldu diye. Oysa ”banker, tüccar ve namlı bir istifçi” diye tanıtılan kahramanımız bu çifte standardı aşmak için tek çarenin anarşist sistem olduğunu düşünmektedir. Düşünmekle kalmaz, bunu en iyi kendisinin uygulamaya döktüğünü öne sürer. Tüm kurguların ortadan kaldırılmasıyla, işte ancak o zaman doğal bir sistemden söz edilebilecektir. O zaman insanlar ancak doğadan aldığı yetenek, güç vb. konularda birbirlerinden üstün olabilecektir ve bunun için de yapılacak bir şey yoktur. Böylece anarşizme gönül veren kahramanımız “burjuva toplumundan özgür topluma, geçiş evresi olmadan” geçmeyi hedeflemektedir.
Kitap anarşist bankerin bir dostuyla yemek yedikten sonra ettiği sohbet olarak kurgulanmıştır. Bu noktada masadaki diğer kişi, azılı bir istifçi olarak tanımladığı bankerin anarşist olduğuna kanaat getirmiştir fakat hem anarşist hem banker olmasını henüz bağdaştıramamıştır. Oysa bankerimiz sendikalar ve bombalarla özdeşleşen ve gerçek anarşistler olarak görülen, onun gözünde ise yalnızca kuramsal anarşist olabilen güruhtan nasıl ayrıldığını ve banker olarak hem kuramda hem uygulamada gerçek bir anarşist olduğunu aşama aşama hedefinden hiç şaşmayan bir şekilde anlatır. Bu akıl yürütmeleri, denenen ve dönülen yolları, çelişkilerden doğruya, en sonunda da bankerliğe uzanan yolu keşfetmeyi elbette okuyucuya bırakıyorum. Fakat masadaki dostu da, bu satırları okuyan okuyucu da bankerin gerçek anarşist olduğuna emin olarak ayrılıyor, bunu ekleyebilirim.
Azizim, defalarca söyledim size, hatta kanıtladım, tekrar ediyorum; onlarla benim aramdaki tek fark şudur: Onlar kuramsal olarak anarşist, bense hem kuramda hem uygulamada anarşistim; onlar mistik anarşistler, ben bilimsel anarşistim; onlar boyun eğen anarşistler, bense savaşan ve kendini özgürleştiren bir anarşistim. Tek kelimeyle: Onlar sözde anarşist, bense tek gerçek anarşistim.
Bu esnada benim tanıdığım anarşist, bankerin tüm kuramlarından habersiz bir şekilde onunla aynı fikirleri paylaşmaktadır. Tek fark, bankerin rahatlıkla ezip geçtiği ahlakî değerlere -belki de şimdilik- takılıp kalması.
(Kitapta aynı zamanda Pessoa’nın ölümünden sonra bulunan metinlerden biri ”Şeytanın Saati” de yer almaktadır. Bu kısa anlatıysa hamile bir kadın olan Maria’nın Şeytan’la konuşması üzerinedir. Şeytan monologlarında tüm insanlığa seslenme fırsatı yakalamışçasına insanlara hayal kurduranın, onları ayartanın kendisi olduğunu fakat bunun onun görevi olduğunu, esas kötülüğü yapanın insan olduğunu anlatmaktadır. Sonunda merhamet duyulası bir Şeytan kalır karşımızda.)
İyi okumalar dilerim.
- Anarşist Banker – Şeytanın Saati / Fernando Pessoa
- 114 sayfa – Anlatı
- Can Yayınları
- Çeviri: Işık Ergüden
Yoruma kapalıdır.