1991 yılında Arnavutluk’un bir şehri olan Vlora’da doğan Ece Dillioğlu, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi‘nde Balkan Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Balkan Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamış. Şimdilerde mezun olduğu Trakya Üniversitesi’nde akademisyenlik yaparken bir yandan da doktora eğitimi için çalışmalar yapmakta. Ece Dillioğlu, yüksek lisans tezi çalışmalarını da yaptığı İsmail Kadare’nin Türkçe’ye orijinal dili Arnavutça’dan çevirisini üstlenen önemli kişi aslında. Her şeyden önce doğup büyüdüğü ama şu anda uzakta olduğu Arnavutluk’un sevgisini büyüteceği bir toprak olduğunu düşünüyorum çevirmenliğinin. Zamanında kendisine çevirmenlik mesleği için düşünceleri sorulduğunda:
“Çeviri benim için bir hayalin başlangıcıydı. Daha açık ifade etmek gerekirse doğmadığın ama yaşayıp büyüdüğün bir ülkede ana dilini unutmamak, onu kullanabilmek arzusu diyelim. Henüz 6 yaşında vatanını terk etmek zorunda kalan bir çocuğun tutkusu. Bu yaşına kadar kaç sözcük öğrenebilirsin ya da Türkiye gibi büyük bir kültür ülkesinde çocuk dilini ne kadar muhafaza edebilirsin? Okulda, sokakta, pazarda ve her yerde. Ya bu okyanusta yüzmesini öğrenecektim ya da denizden korkan bir çocuk gibi kumda oynayacaktım. Bu yüzden kendimi korkulara karşı koymaya adadım. Türkçeyi öğrenmek ile öğrenememek arasında ana dilini unutmak veya onu unutulmaya mahkûm etmek kaygısını yenmenin yolunu bulmalıydım. Sonunda bir cesaret ile o okyanusa daldım, dalgalara karşı yüzmeye başladım, kalbimin heyecanlı atışları son bulmaya başladıkça sakinlik kendini gösterdi.” (Post Öykü, 2022)
İnsanı en iyi anlatan yine kendisidir, diye boşuna dememişler. Kendisini tanıdığım vakit yaptığı işe olan sevgisini buram buram hissettiğim Ece Dillioğlu, kendi anadilini bir çiçek gibi içinde büyütürken, hiç değiştirmeden veya biçimlendirme gereği duymadan dilimize aktarmakta da oldukça başarılı bir çevirmen. Kendisi sayesinde okuduğum ilk Kadare romanı ve Arnavut Edebiyatı kitabı Taş Kentin Kroniği, hayal gücü sayesinde beni oldukça etkileyen bir kitaptı. Savaşı, mücadeleyi, ölümü, taş kenti benimsemiş insanlarının birbirlerini tanımış olmanın yarattığı yabancılığı okurken ürperen tüylerimde hissettim doğduğu Arnavutluk’un rüzgârını.
İsmail Kadare, Nobel Edebiyat Ödülü adayları arasında adını geçirebilen ve 2005’te Man Booker Uluslararası Ödülü‘nün kazananı olan Arnavut yazardır. 2. Dünya Savaşı’nda İtalyan, Rus ve Nazi’nin memleketine yaptığı işgallere şahit olmuş, bu işgaller ve yaşanan zorlukların karşılığında halkın mücadelesini de görmüştür. Kitaplarıyla tanıştığınızda Kadare’nin aklına ve belki de en çok kalbine kazınan bu gerçeklikleri buram buram hissediyor olacaksınız. İsmail Kadare, çocukluğundan bu yana hayatın getirdiği zorlu deneyimlerle yetinmekle kalmayıp eğitim gördüğü Gorki Enstitüsü’nde edebiyat üzerine de kendini doyurmaya çalışmıştır. Milli kimliğini mümkün olduğunca saydam bir şekilde aktarabilme çabasının yanında edebiyat ve şiire olan ilgisini takındığı ahenk de yazım dilinde gözle görülebiliyor. Ece Dillioğlu İsmail Kadare’nin anlatımındaki özgünlüğü ve yaşamında şahit olduğu durumların kitaba konuk olması hakkında:
“İsmail Kadare’nin sadece bu (Taş Kentin Düşüşü) kitabı değil, Taşkent’in Kroniği de aynı şekilde savaşı halkın gözünden anlatıyor. Bu kitapları çevirirken çok duygulandım. Keşke savaşlar romanlara bile konu olmasa. Kısır döngü içerisindeyiz. İlerleyen zamanlarda yine bunlar yaşanacak, yine kitaplara konu olacağız.” (Yeni Şafak, 2022)
cümlelerini kurmuş.
28 Ocak’ın İsmail Kadare’nin doğum günü olduğunu gördüğümde bu kutlamayı Ece Dillioğlu’ndan başka birisiyle yapabileceğimi düşünmemiştim. Kendisini inceleme yazısını yazdığım Taş Kentin Kroniği kitabı ardından tanıdım ve tanıdığım için çok şanslı hissettiğimi itiraf ediyorum. Her daim bilgisiyle, samimiyetiyle ve İsmail Kadare’nin geçmişin acımasız yüzünü unutturmamak için yazdığı gibi kendi ülkesi ve dilinin yanında edebiyattaki yeteneklerini göstermeye adayan eşsiz bir çevirmen Ece Dillioğlu.
Yaşamı değiştirmeye gücümüz yok belki ama insanlara bir şeyleri göstermek için daima gücümüz olduğuna inanıyorum. Geçmişteki insanlar ne yaşıyorsa günümüze aktarmaya çabalıyor, günümüzdeki insanlar da bunu geleceğe taşımak için görevlendirilecek elçiler şimdilerde. İsmail Kadare görevini çok iyi üstlenmiş başarılı ve etkileyici bir yazar. Ece Dillioğlu ise onun Türkçe’deki elçisi adeta. Bizler de bu sayede ne kadar okursak o kadar katacağız kendimize, ülkemize ve geleceğimize.
Ece Dillioğlu’na Ne Okuyorum Listesi için gittiğimde o nadide desteğini esirgemedi benden. Doktora çalışmalarının ve eğitmenliğinin yanında yine okuma listesini gönderdi. Gördüğünüz gibi hepsi İsmail Kadare olunca kendisini İsmail Kadare’nin doğum gününe saklamak istedim. Bu vesileyle diliyle ve yaşantısıyla edebiyatın gösterdiği arkadaşlık sayesinde tanıştığım İsmail Kadare’nin doğum gününü kutluyorum. İyi ki varsın Ece Dillioğlu, desteğin ve emeklerin için kendi adıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
“Yazarların satırları arasında maceradan maceraya koşarken bu işi ne kadar sevdiğimi fark ettim. Bu sevgi günlerce, gecelerle sandalye tepesinde oturmaktan, bel ağrılarından, kasılan parmaklardan daha ağır bastı. “ (Post Öykü, 2022)
Ece Dillioğlu, Ne Okuyorum okurlarına özel İsmail Kadare tavsiyesinde bulundu:
- İsmail Kadare – Kamarja e Turpit
(İngilizce Çeviri: The Traitor’s Niche) - İsmail Kadare – Ura Me Tri Harqe
(İngilizce Çeviri: The Three-Arched Bridge) - İsmail Kadare – Piramida
İsmail Kadare – Piramit (Ketebe Yayınları, Çeviri: Ece Dillioğlu) - İsmail Kadare – Përbindëshi
- İsmail Kadare – Aksidenti