Kurgusal bir tarih romanı ve elbette üstadlarından biri olan İhsan Oktay Anar.
“Başlangıçta her şey soğuk, boş ve anlamsızdı.”
İhsan Oktay Anar‘a yabancı olan okurların içinden geçirdiği cümle tam olarak bu olacaktır. Yazarın kendine has üslubunu bilenler bilir; oldukça sık yaptığı betimlemeler sanki herkesin tanıdığı, bildiği karakterlermiş gibi bahsettiği hayal ürünü kişiler oldukça kafanızı kurcalayabilir. Ancak daha evvel Puslu Kıtalar Atlası, Kitab-ül Hiyel gibi kitaplarını okumuş “Tiamat Raflarda!” yazısını görür görmez koşup almış okurlarımız buna alışkındır.
Biraz kitabın içeriğinden bahsedersek:
Roman, 1915 yılında Osmanlı donanmasına ait Tahtelbahir’de, yani bir denizaltında geçiyor. Kitabın ilk 50 sayfasında bolca teknik denizcilik terimleri kullanılmış. Bu da okurken anlamamızı bir hayli zorlaştırıyor.
Enkaz şekilde bulunan bir düşman gemisinden ganimet olarak alınan bir kutu: İşte romanımızın kilit noktası tam da burasıdır. Tarihi kurgu romanı okurlarının karşısına alışık olmadıkları bir türde çıkıyor bu kitap; Fantastik Tarih.
Hele ki Osmanlı Devleti’nde geçen bir kitap olunca, ilk 50 sayfayı okuması ne kadar aşılmaz bir dağ gibi görünse de bir yandan içinizi kemiren o merak duygusu ile okumaya devam ediyorsunuz. Zaten bir süre sonra kitap size, siz kitaba alışıyorsunuz ve birlikte harika bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Kendinizi bir anda Tahtelbahir’de kumandanın yanında buluyorsunuz. Onlar ile birlikte korku dolu anları yaşıyor, bir denizaltında olduğunuzu ve kaçış yerinizin olmadığını kabulleniyorsunuz. Mülazım ile birlikte başınıza gelen olayları sorguluyorsunuz.
İhsan Oktay Anar’ın sekiz yıl aradan sonra okurlarını sevindirdiği bu roman, kaleminin çizgisinde devam ettiğini ve kitaplarına hasret okuyucularına armağan ettiğini söyleyebiliriz.
Kitabın içindeki karakterlerin aslında birbirlerinden ne kadar farklı ve zıt oldukları aşikar. Yine de bir arada oldukları, olmak zorunda oldukları bir yerdeler; kimi dindar, kimi hurafelere inanan insanlar… Elbette türlü çatışmalar yaşanacaktı.
Yazar 1915’leri anlattığı bu romanında aslında bizlere günümüze bir mesaj vermeye çalışıyor. O günlerde batıl inançlara ve hurafelere inanan insanların günümüzde de olmasında değiniyor.
Pek çok alt metin bulunduran bu romanı okumak hem keyifli hem de biraz zorlayıcı, tıpkı yaşamak gibi… Eğer ilk defa İhsan Oktay Anar ile tanışmıyorsanız bu ara ne okumalıyım diye düşünmek yerine farklı bir deneyim adına Tiamat okumalısınız. Ancak edebiyat ufkunuza farklı bir tür eklemek istiyor ve İhsan Oktay Anar ile daha önce tanışmadıysanız Puslu Kıtalar Atlası ile hoş bir tanışma anı yaşayabilirsiniz.
- İhsan Oktay Anar – Tiamat
- Everest Yayınları – Roman
- 160 sayfa