Sinema, insanlığın hayatına girdiği günden bu yana insanların duygusal sınırlarını zorlayan, hayal gücünü besleyen ve düşünceleri şekillendiren güçlü bir sanat dalı. Henüz çok taze denilebilecek bir geçmişi olan bu sanat dalının etkilendiği, etkilediği ve muhtemelen ki etkileyeceği pek çok alan olacak, bu kesin. Bunlarla beraber kendi içinde bambaşka bir dünyası ve kendine has bir dili olan sinemanın, beyaz perdeye yansıyan ve seyirciyle buluşan filmleri haricinde senaryosundan hikâyesine, post prodüksiyonundan kurgusuna kadar pek çok aşamadan geçtiği, seyircinin önüne gelene kadar uzun bir yolculuk tamamladığı da bir gerçek. Olcay Bağır’ın kaleme aldığı ve Kara Karga Yayınları tarafından yayımlanan Sinesözlük, hem sinema sanatının özüne bakıyor hem de sinemanın gizli dünyasına dair her başlığı, akademik dilin ötesinde anlaşılır bir şekilde açıklıyor.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olan Olcay Bağır, pek çok gazete ve dergide sinema yazıları, araştırma, inceleme, öykü ve şiirleri yayımlanmış bir yazar. Kaleme aldığı Sinesözlük’te biraz önce bahsettiğimiz gibi sinema sanatının ana başlıklarının yanına meraklısı ve sektör içindeki insanlara yol gösterecek bir iş ortaya koyuyor.
Peki Bağır nelerden bahsediyor kitapta?
Sinemaseverlerin aşina olduğu Altın Koza, Altın Portakal, Altın Ayı, Altın Palmiye gibi ödül ve festivallerden, bu festivallerin tarihinden bahsediyor. Bununla beraber cümle içlerinden sunduğu bu festivallerde ödül kazanmış filmlerden de bir liste oluşturmak pek mümkün. Dışavurumcu Alman Sinemasından Bollywood’a, Fransız Yeni Dalgasından İngiliz Özgür Sinemasına, İtalyan Yeni Gerçekçiliğinden Sovyet Toplumsal Gerçekçiliğine sinema tarihini biçimlendiren akımları, bu akımların öncü yönetmenleri ve başyapıtlarını satırlarında okurlarıyla buluşturuyor. Söz konusu sinema akımları olunca burada metnin akademik boyutlarından arındırılmış olduğunu söylemeyi bir kere daha lazım görüyorum. Olcay Bağır’ın özellikle dikkat ettiği şeyin ansiklopedik bilgiden uzak bir anlatım tarzı olduğu ve okuru sıkmayacak şekilde anlatım dili kurduğunu söyleyebiliriz.
Bunların dışında gündelik dilde sıklıkla kullandığımız, bildiğimizi sandığımız pek çok tabirin de hikâyeleri metinde yer alıyor. Örneğin sinefil gibi, sekans-sahne gibi, sinopsis ve hatta klaket gibi pek çok sektör tabirinin açıklamalarını okuyoruz. MacGuffin, Meksika Açmazı gibi sıklıkla duyduğumuz ancak anlamını bilmediğimiz tabirler de kitap içinde kendine yer buluyor. Bakın MacGuffin için Alfred Hitchcock nasıl bir tanımlama yapmış:
“Sanırım bir İskoç ismi. İki adamın bir trende yaptığı konuşmadan geliyor. Adamlardan biri diğerine ‘şu bagaj rafında duran pakette ne var?’ diye soruyor. Diğeri ‘o bir MacGuffin’ diye yanıtlıyor. İlk adam merak ediyor: ‘Peki MacGuffin nedir?’ Diğer adam ‘bu bir aparat’ diyor, ‘İskoçya dağlarındaki aslanları tuzağa düşürmeye yarıyor.’ İlk adam ‘iyi ama İskoçya dağlarında aslan yoktur’ diyor. Diğer adam da cevap veriyor: ‘Öyleyse MacGuffin diye bir şey de yoktur.’ Gördüğünüz gibi, MacGuffin, aslında olmayan bir şeydir.”
Bu anekdottan sonra başlığın ilerleyen bölümlerinde kavramın ne demek olduğunu daha iyi anlamamıza vesile olacak şekilde örneklerle tanımlamalarda bulunuyor Bağır. Kavramın tam olarak anlaşılabilmesi için verdiği örneklerden biri yine MacGuffin’e dair olsun:
“Sinemamızda MacGuffin’e örnek olarak Tosun Paşa (1976) filmindeki Yeşil Vadi’yi gösterebiliriz. Filmde Tellioğulları ve Seferoğulları aileleri Yeşil Vadi için kıyasıya rekabete girişiyor. Kahramanlar için bir amaç, ancak filmde asıl izlediğimiz şey iki ailenin mücadelesi. Yeşil Vadi yerine başka bir şey için de mücadele edebilirler, örneğin bir konak veya bir sandık dolusu hazine!”
İşte, bu ve bunun gibi pek çok sinema sektör ve sanatı tabiri kitap içindeki 101 başlıktan biri olarak okurunu bekliyor. Sadece sinema sektöründeki insanların değil, her sinemaseverin rahatlıkla okuyabileceği ve eminim ki fazlasıyla bilgilenebileceği, keyif alacağı ve yeni keşifler yapacağı bir kitap Sinesözlük.
- Sinesözlük – Olcay Bağır
- Karakarga Yayınları
- 344 sayfa