Daha önce de hayvanları konu edinen romanlarıyla tanıdığımız Carlie Sorosiak’ın yazdığı “Sevgiler, Clementine”, bir laboratuvarda süper bir zekâyla dünyaya gelen ve geldiği anda dünyanın en zeki faresi olduğu anlaşılan Clementine’in, “beynini isteyen” vahşi bilim insanlarından kaçırılmasını ve sonrasında satranç aracılığıyla tüm insanlığa meydan okumasını konu ediyor.
Kuzey Carolina’da doğup büyüyen Carlie Sorosiak, Oxford Üniversitesi İngiliz Edebiyatı bölümünde okumuş. Ardından Londra Şehir Üniversitesi’nde Yayıncılık dalında yüksek lisans yapmış. Yedi kıtaya ayak basıp farklı türlerde birçok hayvan yetiştirmek gibi bir hayali olan yazarı daha önce de Genç Timaş’tan çıkan “Ben Cosmo” ve “Kedi Olarak Hayatım” kitaplarıyla tanımıştık. Carlie Sorosiak, yine aynı etiket ve Ömer Anlatan çevirisiyle yayımlanan “Sevgili, Clementine” kitabıyla Türkiyeli okurların karşısında. Bir laboratuvarda dünyaya gelen ve geldiği anda dünyanın en zeki faresi olduğu anlaşılan Clementine’nin, “beynini isteyen” vahşi bilim adamlarından kaçırılmasını ve sonrasında satranç aracılığıyla tüm insanlığa meydan okumasını, Clementine’nin, kendisi gibi bir kobay olarak kullanılan şempanze Rosie’ye yazdığı mektuplarla anlatan kitap, hayvanların birer denek olarak kullanılmasına sert bir eleştiri getiriyor.
Su içerken matematik problemi çözen fare
Minik fare Clementine’in zehir gibi bir zekâsı var. Kafa tıkır tıkır işliyor. Daha doğduğu an aklından “asal sayılar, pozitif tam sayılar arasında belirli bir örüntü olmadan dağılır ve ışık uzay boşluğunda orantısal olarak hareket eder” gibi kazık fizik kanunları geçiyor. Zamanı saniyelerle ölçüyor. Matematik problemlerini diş fırçalar gibi çözüyor. Hâl böyle olunca, hayvanların DNA’larını değiştirerek memelilerin zekâlarının nasıl artırılacağı üzerine çalışılan laboratuvardaki bilim insanlarının dikkatini çekiyor ve direkt onların radarına giriyor. Ortamdaki diğer kobay hayvanlara göre ağır basan Clementine’nin performansını gören çalışanlar onun ne kadar ileri gidebileceğini görmek için her deneyi daha zor hale getiriyorlar. Clementine ise, “böyle gelmiş, böyle gidecek” deyip, kaderine boyun eğerek ne söylenirse yapıyor. Deneylerin dozunun giderek arttığını fark eden ve bunların sonunun ne olacağını tahmin eden laboratuvarın vicdanlı çalışanlarından Felix adındaki biri, Clementine ve diğer fare arkadaşı Hamlet’i bir şekilde bulunduğu yerden kaçırarak bir apartmanın posta kutusuna bırakıyor. Clementine’in yeniden doğuşu ve bir “İçerisi Faresi” olarak “dışarıda” hayatta kalma mücadelesi başlıyor.
“Dünyanın en zeki faresi kaçtı…”
Birkaç gün posta kutusunda ölmemek için ellerinden geleni yaparak hayatta kalan Clementine ve Hamlet, tesadüfen 10 yaşındaki Gus tarafından bulunuyor. Farelerin bitap düştüğünü gören Gus, ikisini de alıp dedesi Pop’la birlikte yaşadığı eve getiriyor. Clementine ve Hamlet, yaşlı adam ve torununun kendilerine diğer insanlardan farklı davrandıklarını görünce onlarla iletişim kurmaya başlıyor ve aralarındaki ilişki yavaş yavaş ısınıyor. Bu sırada Clementine’in kaçışının şehirde büyük “infial” yarattığı anlaşılıyor. Televizyonlar, radyolar, “Dünyanın en zeki faresi kaçtı. Bulanların…” diye haber yapmaya başlıyorlar. Kaçırılan farelerin Clementine ve Hamlet olduğunu anlayan ısınan Pop ve Gus, onları saklamaya söz veriyorlar.
Bir fare dört insana karşı
Evdeki düzen sağlandıktan sonra herkes için standart günlere tekrar dönüş başlıyor. Pop ve Gus’ın en büyük rutinlerinden biri satranç oynamak. Youtube’de “Pop’un Hobileri” adlı lifestyle bir program sunan Gus’ın, iş haricindeki tüm zamanı hemen hemen dedesiyle satranç oynayarak geçiyor. Evde yapacak bir şey olmadığı için onları izleyen Clementine de bu oyuna dahil olmak için onları izlemeye başlıyor. Satrancın taşlarının hareket biçimlerinden taktiklerini kadar ne varsa hepsini zamanla aklına kazıyor. Artık Gus ve Pop’la, hatta ikisiyle beraber oynayabilecek kadar kendini ilerletiyor. Günler yine böyle akıp giderken laboratuvarın fareleri aramaktan vazgeçmediğini, aksine onları yakalayanlara ödül verileceğini öğreniyorlar. Ancak Gus ve Pop, fareleri kesinlikle bir daha o “deliğe” göndermeye niyetli olmadıklarını göstermek için akıllarına dahice bir fikir geliyor: Clementine’i Pop’un programına çıkarıp dört insanla satranç oynatarak onun ne kadar değerli bir varlık olduğunu tüm ülkeye hatta dünyaya göstermek istiyorlar. Tüm hazırlıklar tamamlanıyor. Çekim günü gelip çatıyor ve sahne Clementine’e kalıyor. “Sevgiler, Clementine”in konusu böyle. Yeterli detayı verdiğime göre artık toparlamaya geçebilirim.
Carlie Sorosiak, “Sevgiler, Clementine”de, birer kobay olarak kullanılan hayvanların bu “görevle” iştigal ettirilmelerine çok farklı bir yerden yaklaşıyor. Rahatlıkla ağlak bir kurguyla yazılabilecek metin, Sorosiak’ın özgün kalemi sayesinde direksiyonu hayvanlara teslim ederek, tüm olayları onların yönlendirmesini sağlıyor. Bu biçim, kitabı okuyan biz insanlarda, kendimizden aşağıda gördüğümüz hayvanlara karşı bir saygı uyandırıyor. Üstelik Sorosiak’ın kitabı uçlarda gezinen fantastik bir metinden uzakta tutması, konuyu gerçeğe daha da yaklaştırıyor ve insanın kendisi hakkında bir kez daha uzun uzun düşünmesine yol açıyor.
- Sevgiler, Clementine – Carlie Sorosiak
- Genç Timaş – Roman
- 304 sayfa
- Çeviri: Ömer Anlatan