Gecenin ikisinde, gözlerim dolarak yazıyorum bu satırları sevgili okur.
Bir mektup gibi düşünün istiyorum bu yazıyı. O yüzden tüm içtenliğimle anlatayım size neden gözlerimin dolduğunu. Bu videonun ilk saniyelerinde Mustafa Güzelgöz’ün titreyen sesine ekliyorum kendi sesimi. Sesinin kırıldığı yerde düğümleniyor nefesim. Mustafa Güzelgöz ya da nâm-ı diğer “Eşekli Kütüphaneci” gecenin bir vakti nerden esti aklıma bu isim bilmiyorum. Ama iyi ki de esti. Esip savurdu aklımı. Erken Cumhuriyet döneminde gezici kütüphaneci olarak görev yapıyor Mustafa Bey.
Peki gezici kütüphane ne demek? Halk kütüphanelerinin bulunmadığı, daha çok şehir merkezlerine uzak kırsal bölgelere kütüphane hizmetlerinin çeşitli araçlarla (otobüs, otomobil vs.) halka ulaştırılması hizmeti. Rahmetli Mustafa Bey de bu hizmeti eşek ve katırlarla götürüyor köylüye. Kapadokya bölgesinde otuzdan fazla köye ulaşıyor kütüphanesiyle. Ne hikâyeler biriktiriyor ve kendi hikayesi nasıl birikiyor… Sizlere, onun hikâyesini anlatmayacağım ama anlatanların adresini vereceğim hemen yazının altında. Aslında bir kütüphaneci bile olmayan, gönlü güzel bir âdemin dünyayı nasıl güzelleştirdiğini düşünelim ve biz de güzelleştirelim istiyorum bir “şeyleri”. Elimiz nereye uzanabiliyor, gücümüz ne kadarına yetiyorsa.
Lise yıllarında gittiğim dershanede kantin en üst kattaydı. Teneffüste kantine çıkmak için büyük bir kalabalıkla beraber merdivenleri tırmanırdık. Tüm kat duvarları ise çeşitli başarı öykülerinin anlatıldığı kağıtlarla doluydu. Dersten çıktığımızda allak bulmak olmuş zihinlerimiz, merdivenleri tırmanıp bu başarı hikayelerini okudukça dirilirdi. “Vayy beee!” nidaları ile inlerdi ortalık. Ama bu hikâyelerin sahipleri genellikle yabancı kimselerdi. Elbette hepsi büyük dehalar buna sözüm yok ama Mustafa Güzelgöz de bir deha, bir zekâ örneği ya da en azından yokluktan var etmeyi bilmiş bir kütüphaneci olarak neden o duvarların birinde karşımıza çıkmadı?
Bu sitemlerle üzülmeyelim de başlıktaki Latince deyişe gelelim: Habent sua fata libelli ve Türkçesi ile ”Kitaplar, kendi kaderlerine sahiptir.” Mustafa Güzelgöz, kütüphaneci olarak Tahsin Ağa Kütüphanesi’nde göreve başladığında, harf devriminden sonra bir köşeye atılmış Osmanlıca kitapları, rutubetten ve yalnızlıktan kurtarmıştır. Yani o kitapların kaderi, Mustafa Bey’in kaderi ile buluşmuştur. Belki o kitaplar nice ellere dokunmuş, nice gözlere şifa olmuştur. Kitabın kokusunu göğsünüzün içine bir kere alırsınız ve o koku asla ayrılmaz göğsünüzden. İsteseniz bile kaldıramayacağınız kocaman kayaların ağırlığını kaldırırsınız içinizde gururla. Bir koku ile birleşir kaderiniz. Tâ ezelden gibi gelir tanışıklığınız. Öyledir de belki. Kim bilir?
Tüm kitap sevdalıları için O’nun yaşamı hepimize ilham olur diye umuyorum ve sizi göğsünüzdeki ağırlığa emanet ediyorum.
Sevgiler.
Ek:
Kitaplar:
- Fakir Baykurt – Eşekli Kütüphaneci ismiyle Mustafa Güzelgöz’ün hayatını romanlaştırmıştır.
- Tayfun Talipoğlu, Aydın İleri – Eşekle Gelen Aydınlık
Videolar:
*Kitaplar, kendi kaderlerine sahiptir.
Fotoğraflar: Listelist.com