Kısa bir zaman sonra aile albümünde yer alan eski fotoğraflardaki kişilerin kim olduğunu bilemeyeceğim, bu dünya üzerinde şöyle sorabileceğim kimse de kalmamış olacak: “Peki, sen hatırlıyor musun?”
Tek Yalnız Ben Değilim diyen Jean Louis Fournier‘e, evet, canım Fournier hakikaten tek yalnız sen değilsin demek ve şöyle sıkı sıkı bir sarılmak geldi içimden kitabın kapağını kapadığımda. Bir yazarın hayatını okuyor gibi değil de sanki bir tanıdığımın, bir dostumun yaşadığı sancılı bir durumu dinliyorum gibi hissettim.
Kitap şöyle başlıyor;
Üzerinde kırmızı bir kazak olan, saçları kısacık kesilmiş, isminin “Bilili” olduğunu söyleyen oğlan, mağazanın girişinde annesini yanına çağırıyor.
Ve şöyle bitiyor;
Adının “Bilili” olduğunu söyleyen uzun beyaz saçlı bir adam kaybolmuş olup annesini aramaktadır.
Şimdilerde seksenli yaşlarını yaşayan Fournier, çocukluğundan itibaren yaşadığı yalnızlığını paylaşıyor okurla. Yalnızlığını, yalnızlığın iyi ve kötü yanlarını… Komşusunun çoğu zaman panjurlarının kapalı olduğu evinin kapısının önünde, tepine tepine hem de. Yalnızlık hem melankolik hem de güzelleme yapılarak mizahi bir dille daha nasıl vurucu bir şekilde anlatılırdı, bilemiyorum. Çoğu zaman ihtiyaç duyduğumuz yalnızlığın, bir süre sonra nasıl bir eziyet haline geldiğini saçları beyazlamış bir ihtiyardan dinlerken yeniden fark ediyoruz.
Daha önce yazarın Asla Kimseyi Öldürmedi Benim Babam kitabını okumuştum. Bu ikinci kitap oldu. Kitaplarının tamamını temin ederek kronolojik bir şekilde okumayı düşünüyorum. Zira ilk okuduğum kitabından sonra yazarın tüm hayatını merak ediyor ve anılarıyla dolu kitaplarıyla daha yakından tanımak istiyorum.
Yazarla henüz tanışmadıysanız belki bu şekilde okumaya başlayabilirsiniz. Sade, duru bir dil, yalın bir anlatım tercih eden Fournier okurunu yormuyor.
Montaigne’nin Denemeler kitabından yaptığı aşağıdaki alıntıyla uzun süredir okuma listemde olan kitabı okumam için de bir işaret vermiş oldu. Kitapların götürdüğü kitaplar için ayrı bir heyecan duyuyorum.
“Kendimiz dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa veri dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsin kaybetmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın.” (s.63)
Altını çizdiğim satırlardan birkaçını da şuraya iliştireyim:
“Kütüphanelerde kendimizi yalnız hissetmeyiz. Başkaları bizim için yazı yazdığı zaman, cebimizde yüzlerce kitap varken yalnız değiliz.” (s.116)
“Beni sevenlerin çoğu artık bu dünyada olmadığı için daha az sevildiğimi düşünüyorum.” (s.17)
“Yalnızlık çok uzun süre kapalı kalmış bir oda gibi kokuyor, naftalin kokuyor, ekşimtrak, kimi zaman çürümüş meyveyi andıran bir küf kokusu doluyor burunlarımıza.” (s.59)
“İnsanoğlu yalnız olmayı sevmez. Çiçeğin açmak için nasıl güneşe ihtiyacı varsa insanın da gelişmek için başka insanların sıcaklığına ihtiyacı vardır. Yalnızlık insana zor gelir.” (s.72)
“Her yer ve her şey kapalı; kapılar, panjurlar, suratlar hep kapalı.” (s.109)
- Tek Yalnız Ben Değilim – Jean Louis Fournier
- Yapı Kredi Yayınları – Anlatı
- Çeviri: Ayşe Ece
- 152 sayfa