“Güzel hayaller kurmak neden bu kadar iyi geliyordu insana?” Güneşi Uyandıralım kitabında okuyucuya aynen bu soruyu soruyordu Brezilyalı yazar José Mauro de Vasconcelos… Sahi, hayal kurmayı bizim için bu kadar vazgeçilmez yapan şey ne?Hayata anlam katması mı? Ya da düşlemenin verdiği o sonsuz ulaşılabilirlik hissi mi? Cevabı insanın yaşamdaki inişli çıkışlı yolculuğunda buluyoruz sanki… Ağladığımızda gülmenin, düştüğümüzde kalmanın peşine düşüyoruz önce. Böyle böyle yaşıyoruz. Böyle böyle var oluyoruz. Hayata bağlanmayı, umutla yaşamayı gerçekleşmesini istediğimiz şeylerle öğreniyoruz. Bazen tükeniyoruz, kırıklıklar yaşıyoruz; ama yine günün sonunda hayallerimizle devam ediyoruz nefes almaya. Umutsuzluğun olduğu yerde, çiçekler de açmıyor zira.
Tam da burada müsaadenizle, Dostoyevski’nin bir cümlesine tutunmak istiyorum: “Bazen hayal kurmak iyidir.” İlk adımlarını atan, ilk kelimesini söylemeyi öğrenen bir çocuk içinse ‘her zaman hayal kurmak iyidir’.
Okul öncesi çocukların en belirgin özellikleri değil mi gerçek olmayan karakterlerin gerçek olduklarına inanması… Onlarla yatıp onlarla kalkmaları… Düşlerinde kimi zaman bir timsahla uyuyacaklar, kimi zaman bir sincapla. Resimlerde gördükleri hayvanlarla ya da karakterlerle kahvaltı edecek, belki onların oyuncaklarıyla konuşacaklar. Ama illa ki hayalleriyle olacak ne olacaksa. Tüm bunlar için de kimi zaman annelerinin okuyacağı resimli bir çocuk kitabına ihtiyaç duyacaklar.
Yeri geldi artık bahsedebilirim: Size hayal etmenin gücünü gösteren bir kitapla geldim: Ay Tohumu. Slovakyalı yazar ve çizer Katarina Macurova’nın kaleme aldığı kitap, Timaş Çocuk tarafından Türkçeye kazandırıldı ve raflardaki yerini yeni aldı. Okuru tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
Ay Tohumu, Katarina Macurova’nın Türkçeye çevrilen en son kitabı. Çocukların dünyasına umut aşılayan yazarın, ‘Neden Çiçek Açmıyorsun?’, ‘Edi Uçabilecek mi?’, ‘Hangisi Doğru Top’ gibi çok sevilen diğer üç kitabı da farklı yayınevleri aracılığıyla Türk okurla buluşmuş daha önce. Yazdığı ve resimlediği çocuk kitaplarıyla ABD’deki İletişim Tasarımı Ödülü dahil, birçok prestijli ödüle layık görülen Macurova çizimlerinin gücünü kelimeleriyle de güçlendiriyor, çok belli. Bir çocuk kitabının her şeyi olmayı öyle iyi başarıyor ki, hikayeyi okurken ismini aklınıza kazıyorsunuz. Ve son hikayesinin de dilimize çevrilmesine bu sebeple çokça seviniyorsunuz.
Hayal kurmanın nasıl bir şey olduğunu anlatırken çocuklara, çizerliğinin hakkını veriyor. Güçlü çizgilerle renklerin uçsuz bucaksız dünyasında masalını dans ettiriyor. Başka hiçbir yerde göremeyeceğimiz fantastik bir evrene seyahat ettiriyor okurunu. O evrende daha önce hiç tanışmadığımız fantastik karakterlerle buluşuyorsunuz; ‘Sepetçilerle’… Yanlış duymadınız sepetçilerden bahsediyorum. Belki bir hayvan, belki bir deniz canlısı ya da gözlerimizle göremeyeceğimiz kadar küçük bir böcek… Onların, gerçekte var olup olmadığına inanmak size kalmış. Ya da hangi tür bir canlı olduğuna inanmak. Yazar, sizi çıkardığı bu seyahatte, sepetçilerin varlığından ziyade içlerinden iki kız kardeşin öyküsüyle buluşturuyor. Umut dolu, hayal dolu, inanç dolu… O öyküde, düşlerin peşinden gitmenin nasıl bir yol olduğunu öğreniyorsunuz. Yolun sonunda hedefe varmanın da varamamanın da hayata kattığı duygularla tanışıyorsunuz.
Kulağımıza şu cümleler fısıldanıyor o dakikalarda: “Gerçekleşmesi en güç hayaller için yola çıktığımızda, geri dönerken sepetimizde bazı sürprizler buluruz.”
Ay’ı sepetimde taşımak istiyorum!
Kahramanlarımız Nola ve Tula, işte gerçekleşmesi güç bir yolculuğun hayalini kuruyor. Sepetçiler diyarında tüm sepetçiler sepetlerinde çeşitli bitkiler taşıyıp gezinirlerdi. Ama Nola ve Tula arkadaşlarından farklı şeyler yapmayı severlerdi. Değişik ve farklı taşlar bulup taşımak onların daha çok hoşuna gidiyordu. Nola bir gün kardeşine, “Ben dünyadaki en güzel taşı taşımak istiyorum!” dedi.
Gece karanlık çıktığında ay’a bakıp gösterdi:
“Ay’ı taşımanın nasıl bir şey olacağını hayal etsene!”
Kimsenin gerçekleşeceğine inanmayacağı bir hayaldi bu. Gökyüzüne ulaşacak ve Ay’ı sepetlerine atıp yaşadıkları yere döneceklerdi. Ve her gün yaptıkları gibi salına salına yürüyeceklerdi.
Bu bir kardeşlik masalı…
Nola’nın hayali, Tula’nın onun hayali için çabalaması çocuklara büyük bir kardeşlik mesajı da veriyor satır aralarında. Tula, “Olur mu öyle şey!” demiyor mesela. “Ay çok uzakta nasıl ulaşabiliriz?” diye plan yapıyor. Kardeşinin düşüne hem inanıyor hem ortak oluyor: “Ay’a nasıl çıkarız?”
Deniyorlar, deniyorlar… İmkanları ölçüsünde her yolu deniyorlar. Kâh ağaçların üzerine tırmanarak, kâh topladıkları taşları üst üste dizerek gök yüzünden Ay’ı sepetlerine düşürmeye çalışıyorlar. Bazı zamanlar ümitsizliğe kapılıyorlar, bazı zamanlar farklı yollar araştırıyorlar. Ama hayallerinden asla vazgeçmiyor ikisi de. Nihayetinde, efsanevi arkadaşlarının yardımıyla hedefe varıyorlar. Fakat Ay, onların sepetinin taşıyamayacağı kadar büyük. O an, imkansız hayallere ulaşınca beklediğimizden farklı şeylerle karşılaşabileceğimizi anlatıyor okuyucuya Nola ve Tula’nın şaşkınlığı. İstedikleri gibi olmasa da o zorlu yolculuğun nihayeti, eve dönerken başka bir taşın hayalinin kurulabileceğini gösteriyorlar. Çıktıkları yolculuğun sürprizi ise tam da o anda sepetlerine düşüyor. Ve ondan sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi devam etmiyor hayatlarında.
Yazar, kurgusunun tüm bu yönleriyle, minik okuruna her şekilde devam edebilmenin gücünü resmediyor. Her zaman başka bir yolun olduğunu söylüyor. Varoluşçuluk üzerine inşa ettiği fantastik kurgusuyla, çocuklara hatta belki anne babalara yaşamın merdivenli bir süreç olduğunu naif bir dille aktarıyor. Üstelik kelimelerin, çizgilerin ve renklerin büyüsünü sonuna kadar kullanarak… Siz de eğer Nola ve Tula gibi inanılmaz bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız, önce bu iki kardeş gibi inancın gölgesinde kalın. Belki o vakit, sizin de sepetinize beklemediğiniz bir sürpriz düşüverir….
- Katarina Macurova – Ay Tohumu
- Timaş Çocuk Yayınları
- Çeviri: Bilgi Can Köksal
- 40 sayfa