Aykırı Yazar Sand…
19. yüzyıl Avrupasında, kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konuları henüz emekleme dönemindeydi. Bu sanata da yansımıştı. Ele alınan edebi metinler genelde erkek bakışından, kadınların tam bir aşk nesnesine dönüştüğü halleriyle okuyana yansıtılırdı. Fakat buna karşın özellikle Fransa’da gerçek ismi Amandine Aurore Lucile Dupin olan, Musset ve Chopin ile efsanevi aşkları ile tanınan aykırı, bohem, cesur, bağımsız, sosyalist ve idealist kadın yazar George Sand bu kalıbın dışında eserler kaleme aldı. Kuşkusuz o, kendisini henüz bu erken dönemlerde feminist olarak tarif etmedi. Ancak çocukluğunun kırsalda geçen yıllarından izler taşıyan romanları ile Sand; aşk, evlilik, toplumsal kalıplar üzerinde çokça önemli eserler verdi…
Güçlü Kadınlar…
Can Yayınları’nın “kısa klasikler” başlığı altında Temmuz ayında yayına hazırladığı “Lavinia” eserinde iki önemli novella ile karşılaşıyoruz. Bunlar esere de ismini veren “Lavinia” ile “Markiz.” İlk uzun öykü, bir mektup ile başlıyor. Bu mektuptan anlıyoruz ki, yarım kalan bir aşk hikâyesi ile karşılaşıyoruz. Leydi Lavinia eski sevgilisi olan Lionel’e “Madem evleniyorsunuz o zaman mektuplarımızı ve resimlerimizi birbirimize iade etmemiz gerekmez mi?” diye sorar. Ancak bunları bizzat getirmemesini, bir paket ile göndermesini de ekler. Lionel, evlenmek üzere olan ve öykünün sonlarından da anlaşılacağı üzere bir anda sevgilisini terk edip, Miss Ellis isimli varlıklı bir kadın ile nikahlanmasına günler kalan bir kişidir. Mektubun yazılış biçiminden Lavinia’nın bu ansızın ayrılıştan bir dönem çok üzüntülü olduğu anlaşılmaktadır. Sonrasında Lionel’in mektupları ve kişisel eşyaları Henry ile getirmesi sürecinde Lavinia’nın o döneme uygun dansları ve kendi etrafında dönen erkekler nezdinde çekim merkezi olan halleriyle Lionel’de kıskançlık ile karışık bazı pişmanlık alametleri birden belirir. Ve bu andan itibaren öykü gittikçe bir erkeğin bir nesne haline dönüşümünü yansıtır. Pekiyi neden bir anda Lionel, Lavina’yı ansızın terk etmiştir? Lionel buna dair görüşlerini arkadaşı Henry’e şöyle belirtir:
“… Pekala dostum, beni neyin rahatsız ettiğini söyleyeyim. Beni o kadar fazla seviyordu ki kendisini eş olarak almam imkansızdı. Her aklı başında erkeğin bildiği gibi, bir erkeğin meşru eşi olacak kadın iyi huylu ve dertsiz, ruhunun son damlasına kadar İngiliz, aşka tutulmamış, kıskançlıktan nasibini almamış, uykuya düşkün olmalı ve evlilik görevlerini yerine getirebilmek için bolca siyah çay tüketmelidir. Bu ateşli, canlı mizaçlı, erken yaşta seyahate, özgür ahlak anlayışına, liberal fikirlere ve bir kadının dünyanın dört bir yanını gezerek edineceği tehlikeli fikirlere aşina olmuş Portekizli kadınla kocaların ya en mutsuzu ya da en alay edileni olurdum.“
Arzularına Mahkûm Erkekler…
Korkmaktadır Lionel. Dönemin erkek egemen bakışı içerisinde kendi tahayyül ettiği kadın modelini, o vakitler Lavinia’da görmemiştir. Oysa şimdi kendisine teslim olmayan Lavinia’nın ona dönük bu umursamaz tavırlarının, özgüveninin tam olarak etkisi altındadır. Lavinia’daki dönüşüm, erki elinden alınmış erkeği şimdi tam bir arzu nesnesi haline getirmiştir. Bu durum öyküde Lavinia’nın ağzından şöyle dile gelir: “... Kaderimin bana yaşattıklarından dersler çıkartmayı başardığımı da bilin; biliniz ki bugün kendimi başkasınınkine karşı olduğu kadar kendi kalbime karşı da koruyorum. Verdikleri sözleri tutma iradesinin her zaman erkeklerin kendi elinde olmadığını ve bir şeyi elde eder etmez kötüye kullandıklarını biliyorum.” Ve bu durum Sand’ın kaleminden de “… Lionel uzun zaman kendi aşkına hapsolmuş ve onun etkisinden kurtulamamış olan kadını, bir zamanlar sadece kendisine ait olan, kendisini onun kollarından almaya cesaret edemeceği kadını şimdi özgür ve gururlu, çevresinde saygı uyandıran, etrafındakilerin bakışlarından ya intikam ya da geçmişi telafi ettiğini düşündüğü okunan bu kadını acıyla seyrediyordu” şeklinde yansır.
İkinci öykü olan Markiz’de ise, tiyatro’da platonik olarak başlayan bir aşkın yine bir güçlü kadın imgesi ile klasik metin anlatımının dışında sunumunu görüyoruz. Yine güçlüdür ve gururludur kadınlar… Erkekler ise hep pişman ama neticeye varamayan zavallı halleriyle acınasıdır… Tüm bu cinsler arası karşıtlıklar günümüz için çok basmakalıp gelebilir. Ancak anlamamız gerekir ki, asır katı bir ahlakçılığın egemen olduğu ve kadının sosyal konumunun çok gerilerde bulunduğu dönemlere karşılık gelir. George Sand, bu nedenle gerçek isminden sakınarak bir erkek ismi ve erkek kıyafetleri ile rol çalmaya çalışmıştı. Ancak bunu yaparken kadınlığından utanmıyordu ve tam aksine eserlerinde kadınlar olabildiğince güçlüydüler…
Neslişah Leman Başaran Lotz tarafından Fransızca aslından özenli bir çeviri ile hazırlanan 96 sayfalık “Lavinia” tek oturuşta okunabilecek yalınlıkta ve ilgi çekici konuya sahip bir kitap. Hem dönem kadın hareketlerini, toplumsal cinsiyet yönelimlerini anlamak hem de edebiyatın lezzetine varmak bakımından ilgiyi hak eden bir çalışma var önümüzde: “Lavinia”da…
- Lavinia – George Sand
- Çeviren: Neslişah Leman Başaran Lotz
- Can Yayınları
- 98 Sayfa