Uzun bir aradan sonra geri dönüşümü Richard Bach’la yapmak istedim. Bach, ülkemizde özellikle “Martı Jonathan Livingston”la bilinse de, bunun dışında dilimize çevrilmiş çokça eseri bulunmakta. Bu yazımda ise zannımca diğer eserleri gibi kıyıda köşede kalmış, hak ettiği şöhrete ulaşmak için bekleyen bir eserini inceleyeceğim: Hipnozcu
Bach’ın bu kitabı 2009’un ekim ayında piyasa sürülmüş, Türkçemize de sonraki sene çevrilmiş. Kitabın öyküsü Jamie Forbes’in uçakta kalmış bir kadına rehberlik ederek kadının uçağı sağasalim indirmesine yardımcı olmasıyla başlar. Kitabın akışında ise geriye dönüşlerle yıllar önceki bir karnavalda hipnotize edilmesi aklına gelir. Karnavalın ünlü hipnozcusu nam-ı değer BlackSymth. Hacmi çok olmayan eserin, geri kalanında ise minimum düzeyde olay örgüsü ve diyaloglarla zenginleştirilmiş sayfalarla karşılaşıyoruz.
Yazarımız 23 Haziran 1936 yılında dünyaya geldi. Kendisi uçuş eğitmenliği yapan bir pilot. Eserlerinde de hayatının esintilerini buram buram alabiliyoruz. Neredeyse tüm kitaplarında uçmayla ilgili unsurlara rastlayabilirsiniz. Kendisi bu işe gönül vermiş bir pilot olarak kalmamakla birlikte , eserlerinde bunu ana konuyla harmanlayarak bize sunabilen bir yazar Bach.
Eserlerindeki bir diğer unsur ise “yanılsama”. Bach zihinsel güce o kadar inanan birisi ki kitaplarındaki diyaloglar da bundan fazlasıyla etkilenmiş.
“Ya gerçekte varolmayan zincirlerle bağlandığımıza inanıyorsak? Ve çevremizdeki dünya inandıklarımızı yansıtan mükemmel bir aynaysa? “(sayfa 67)
Hipnozcu’da ise yanılsamanın farklı bir versiyonunu ele alarak hayatın önermeler kabulü olan hipnozdan ibaret olduğunun altını çiziyor. Maddenin algılanan , hissedilen bir olgudan çok kabul edilmiş yanılsamalar bütünü olduğundan bahsediyor.
“Bebekler her saniye bir şimşeğinkinden bile hızlı öğrenmelerinden dolayı bu kadar çaresizdir. Doğdukları anda taşıdıkları ruh ikliminden, bizim uzay ve zaman algılamamıza uyum sağlayabilmek adına, kritik sayıdan fazla önermeyle inşa edilmiş bir yapıyı kabul etme gereksinimi duyarlar. “ (sayfa 62)
Eğer algılanan hayat, kabuller bütünüyse; gerçek yaşamın bu kabullerin ötesinde olduğu fikri benliğimizle bütünleşirse ancak o zaman zincirlerimizi kırıp her türlü imkansız görünen olgunun ötesine ulaşabileceğimizden bahsediyor.
Yazarımız bunu diyaloglarda ve daha çok diyalog dışında ana karakterimizin zihninde geçen düşünceler aracılığıyla bize aktarıyor. Belki de yüzeysel bakıldığında yöntem olarak basite kaçmak olabilir. Çünkü fikirlerinin direkt ana karakterin zihninden geçirerek, monologla , daha farklı yazı tipi kullanarak adeta bakın burası benim düşüncelerim diye altını çizmiş oluyor. Daha komplike biçimde tabiri caizse “klasiklerde” kitabın bütününe işlemiş altyapı içerikli fikirler, edebi anlamda daha etkileyici oluyor. Buna karşın Bach’ın üslubunu sıradan veya basit bulmaktan çok; ona has ve kendi içerisinde belli dinamikleri olduğunu düşünüyorum.
“Hipnoz bir gizem değildir. Gerçekleştirmek için yapmamız gerekn tek şey şudur: Tekrar etmek. Tekrar ve tekrar tekrarlamak. Her yerden- kendimizden, gördüğümüz her insandan- gelen önermeler: Şunu düşün, şunu yap, şöyle ol. Kayalardan gelen önermeler: Katılar, sertler, maddeseller. Maddenin enerjiden, bağlantı dokularından başka bir şey olduğunu bilmemize rağmen, onları madde olarak idrak etmemizi sağlayan önermeler bunlar. Katı diye bir şey yoktur, oysaki sadece maddeler öyle algılanır. “ (sayfa 55)
Zihinsel gücün ruh halimize de yön verdiğini düşünüyor yazar. Öyle ki:
“Kendimizi kötü hissettiğimizde harika hissettiğimizi söylersek, kötülük her önermeyle biraz daha dağılır. Ancak kötü hissettiğimizde berbat hissettiğimizi söylersek, her söyleyişimizde daha da kötüye gideriz. Önerme pekişir. “ (sayfa 55)
Aynı zamanda Bach şu anda düzenli olarak blog yazıyor. “richardbach.com ” sitesinden ulaşabilirsiniz.
Ve son olarak..
“Hipnoz kabul edilen önermelerden başka bir şey değilse, etrafımızda algıladığımız dünya da bizim fırçamızdan çıkmış bir tablo olmalı. “ (sayfa 60)
Görseller: magnifisonz.com / www.aopa.org / http://www.idefix.com/
- Richard Bach – Hipnozcu
- April Yayıncılık – Roman
- 156 Sayfa