Okuduktan sonra -hatta okuduğum sırada bile- ben niye bu kitabı daha önce okumamışım diye hayıflandım. Herman Melville ismiyle tanışmam da geç olmuştu aslında. Belki bu yazı ile birlikte Herman Melville’yi tanımayanlar için de bir merak uyanacaktır.
Kâtip Bartleby, kısa roman olarak -novella- değerlendiriliyor kimi yazarlar tarafından. Bir çırpıda okuyabileceğiniz bu kitap zihninizde değişik bir renk bırakacak. Başkarakterimiz kitaba adını veren Kâtip Bartleby. Hikâyenin anlatıcısı ise Wall Street’te bir hukuk bürosunun sahibi olan ismini bilmediğimiz bir avukat. Büroda çalışan üç diğer karakterin takma isimleri ise: Hindi, Kerpeten ve Zencefil. Anlatıcı öncelikle kendisi ve bu üç karaktere dair tanıtıcı bilgiler veriyor giriş kısmında. Daha sonra işe yeni aldığı elemanı Bartleby’i anlatıcı ile beraber tanımaya çalışıyoruz. Ancak Bartleby, dünü olmayan ve geleceği de tahmin edilemeyen ‘garip’ bir adam. Varlığıyla hem bir yeri işgal ediyormuş gibi hem de hiç orada değilmiş gibi. Sevgili kahramanımız şahsına münhasırlığıyla öykünün sonuna kadar gizemini koruyor. Sonunda gizem çözülüyor mu ki?
Kâtip Bartleby, işe ilk başladığı sıralarda çalışkanlığı ile avukatın gözüne girmeyi başarsa da kısa bir süre sonra kendisine buyrulan işleri yapmaya yanaşmıyor. Ne zaman ondan bir iş yapması istense “Yapmamayı tercih ederim.” -I would prefer not to- diyerek nazikçe reddediyor. Bu cümle karakterimizin mottosu bir bakıma. Üstelik reddettiği/yapmamayı tercih ettiği şeyler sadece işle alakalı değil. Geçmişine dair bir soru sorulduğunda da Bartleby, yine aynı sakin ve nazik üslubuyla “Cevap vermemeyi tercih ederim.” diyerek köşesine çekiliyor. İşveren ise bu garip adama karşı hem derin bir merhamet besliyor hem de ona içten içe öfkeleniyor. Patron olarak verdiği emrin dinlenmemesi otoritesini sarsıyor avukatın ama bir yandan da Bartleby’e karşı ileri gidemiyor. Deyim yerindeyse ona haddini bildiremiyor kendisine izah edemediği sebep/lerle. Bir süre sonra olaylar öyle bir raddeye geliyor ki avukat, hiçbir iş yapmayı ve hiçbir yere gitmeyi tercih etmeyen Kâtip Bartleby’den kurtulmak için bürosunu taşımak durumunda kalıyor. İşte bundan sonra da düğüm çözümlenerek yeniden ve daha sıkıca bağlanıyor.
Öykü hakkında başka başka sitelerde yazılmış ayrıntılı yazılar mevcut o yüzden ben burada metin çözümlemesi yapmaya çalışmayacağım. Bir sivil itaatsizlik anlatısı olarak pek çok tartışmaya da vesile olmuş bir kitap. Hatta Gezi Parkı olayları ile Bartleby arasında bir bağ kurulmuş. Elbette hikâyeye dair pek çok şey söylemek, eleştiri getirmek mümkün. Ama ben bazı zorlama eleştirilerin tahayyülatımıza sertçe bir yumruk attığını düşünüyorum. Tavsiyem önce kitabı okumanız. Kitapların bizde yarattığı etki okuduğumuz sayfa sayfa eleştirilerden daha kıymetli aslında. Kitabın bizde yarattığı etkiyi ölçüp tarttıktan sonra yazılmış eleştirileri ve tahlilleri inceleyerek muhakeme edebilsek ne âlâ. Bu sebeplerle yazıyı uzun tutmuyorum.
Sağduyu, merhamet ve kibir gibi duygular için de altı çizilecek cümleler bulabilirsiniz kitapta. O halde kitaptan bir alıntı ile bitireyim sözlerimi:
“Hassas bir insan için merhamet ızdıraptır. Nihayet merhametin tesirli bir çare olmadığı görülünce de, sağduyu insana bundan kurtulmasını buyurur.”
Mezkûr Kitap: Kâtip Bartleby
Mezkûr Yazar: Herman Melville
Türkçesi : Özlem Yüksel
Sâir Ayrıntı: Kolektif Kitap, İstanbul 2016
Ek: İletişim ve Kırmızı Kedi Yayınları tarafından da farklı baskıları yapılmıştır.