Kendisi de bir cinsel istismar mağduru olan Meliha Yıldız’ın, çocukken aile içi cinsel istismara uğramış yetişkinlerle yaptığı röportajlardan oluşan kitabı “Uçurum Kenarındaki Salıncaklar”, bu toprakların kabuk bağlamaya niyeti olmayan yarasını üstüne basa basa, bağıra çağıra anlatıyor.
“Çocuk ailesinden aldığı güçle ve destekle büyür, gelişir ve güçlenir. Çocukların yaşamdan beklentilerini, içselleştirdiği değerleri ve mizacını belirleyen en önemli unsurlardan olan aile, çocuğun korunmasında ve güvenliğinin sağlanmasında da en güçlü yapıdır. Çocuğun korunmasında ve gelişmesinde bu kadar büyük öneme sahip olan ailenin, çocuğun örselenmesine neden olan, çocuğu doğrudan yaralayan bir yapı haline gelmesi, çocuğun kendini koruyacağına inandığı, güvendiği kişiler tarafından istismara uğraması, örselenmenin ve yaralanmanın şiddetini de artırır. Çocuk için en güvenli ortam olduğu düşünülen aileden yönelen cinsel travma, aile dışından kaynaklanan cinsel travmaya göre daha ciddi sonuçlar doğurur. Bu nedenle ensest, çocuk istismarının en şiddetli, en ciddi formu olarak kabul edilebilir.”
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Betül Ulukol’un kaleme aldığı ensestle ilgili bu bilimsel açıklama, Meliha Yıldız’ın Destek Yayınları’ndan çıkan “Uçurumun Kenarındaki Salıncaklar” kitabının önsözünde yer alıyor. 1975 yılında cinsel istismar da dahil olmak üzere, her türlü istismar ve ihmalin vuku bulduğu bir evde büyüyen Meliha Yıldız 44 yaşına geldiğinde yaşadığı cinsel istismarı bir videoyla anlatmıştı. Bir mağdur olmaktan aktivistliğe giden yolun köprüsü olan bu video toplumda da karşılık bulmuş, birçok kişi tarafından konuşulur hale gelmişti.
Türkiye’de aile içi cinsel istismarı, “mağdur”un tarafından anlatan ilk kitap olan “Kutsal Tecrit”i 2021 yılında yayımlayan ve halen Artı Gerçek’te çocukların cinsel istismarı üzerine yazılar kaleme alan Meliha Yıldız, Uçurum Kenarındaki Salıncaklar’da, aile bireyleri tarafından çocukken cinsel istismara maruz kalmış, şimdilerde ise birer yetişkin olmuş mağdurlarla yaptığı röportajlarla bu toprakların kabuk bağlamaya niyeti olmayan yarasını üstüne basa basa, bağıra çağıra anlatıyor.
Meliha Yıldız, kitapta yaptığı röportajlara Hayatta Kalanlarla Röportajlar başlığını koymuş. Bunu bir tanım olarak aklımıza kazımamız elzem. Zira çoğu kez haber bültenlerinde, haber sitelerinde, gazetelerde en fazla bir gün kalan bir haber olarak geçen çocuk istismar vakalarını sanki olay yaşanmış, bitmiş ve konu kapanmış olarak algılıyoruz. Halbuki mesele bunun tam tersi. Hayatımızda, yanı başımızdan akıp giden binlerce yetişkin insanın kaç tanesinin çocukken istismara uğramış olabileceğini aklımıza getirmiyoruz. Örneğin 7 yaşındayken babası tarafından istismara uğramış, şimdi 29 yaşında olan bir kadın yetişkinlik döneminde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Sonrasında da travmalar yaratacak şeyler yaptım. Ben ilk anneme söylediğimde ağlayamamıştım, bayılmıştım. Anneme ilk söylediğim anda baygınlık geçirdim. Düşünün bendeki etkisini. Ağlayamadığım için bayıldım… O yaşlarda değil ama sonra kendime sürekli başka acılar yarattım ve onlara ağladım. Aslında yastık altı yaptım asıl travmayı. Onu başka acılarla kapattığımı zannettim.”
Uçurum Kenarındaki Salıncaklar’da Meliha Yıldız cesaret isteyen zor bir işe girişiyor. Sokakta oradan oraya coşkuyla koşarak oynaması gerekirken, 10 yaşında kıçı başı ağarmış dedesi yaşında adamlarla evlendirilen çocukların acılarını acıyla kapattığı bir ülkede, derdini halı altına değil, dünyanın altına süpüren insanların varlığını duyurmak, onların sesi olmak az buz iş değil. Üstelik onları duymaya niyeti olmayan bir sürü kodaman varken. Salıncaklar uçurumun kenarında daha fazla sallanmasın demeyi çok isterdik ama geçmiş ola…
- Uçurum Kenarındaki Salıncaklar – Çocuklarda Cinsel İstismar Vakaları / Meliha Yıldız
- Destek Yayınları
- 168 sayfa