- Basım Tarihi
Temmuz 2015
- Basım Yeri
Türkiye / İstanbul
- Yazar
Ömür İklim Demir
- Yapı Kredi Yayınları / Öykü
Evham; TDK sözlükte kuruntular olarak geçen, özellikle son senelerde toplum psikolojimizdeki değişimleri açıklayan en önemli sözcüklerimizden birisidir. Günden güne yalnız kalan, kaçış arayan insanların hem hayata tutunma gayesi hem de tutunurken yaptığı kuruntular. Üstelik Ömür İklim Demir tüm bunları anlatırken öylesine naif bir dil kullanıyor ki, tane tane anlatarak sanki bu hız çağında yaşamın bir kenarında dinlenirken, topluma dair gözlemlerini kayıt altına alıyor.
Yaşanmışlıklar anlatılırken yahut bir başkasından dinlerken daha bir farklılık kazanıyor, daha derine inip detaylaşıyor. Olaylar iç içe geçiyor, atmosfer büyülüyor, mekânlar anı yüklendikçe anlam kazanıyor Ömür İklim Demir’in kaleminde. Farklı hayatlar, farklı karakterler, hepsi bir noktada aynı evhamlara kapılıyor.
İçler Dışlar Çarpımı ve Vasati kitabın iç içe geçmiş ilk iki öyküsü. Tuz isimli diğer öykü ise tam anlamıyla bir son sahne. İçler Dışlar Çarpımı eşi Murat Bey’i kaybettikten sonra mektuplar aracılığıyla yeni bir aşka yelken açmaya çalışan Melda’yı merkeze almış durumda. Kurgu içinde kurgu ile İhsan’ın seksen darbesinde yaşadıkları da öyküye naif bir dille yedirilmiş durumda. Mutluluğa yeniden tutunmaya çalışırken olayların gene acıya doğru gitmesini, can alıcı noktalarda şiire bürünen diliyle başarılı bir şekilde sunuyor yazar.
Vasati ise sıradan bir hayat yaşayan sıradan bir karakter Taner’in öyküsü. Birden Taner, ilk öyküde İhsan’ı beklemekte olan Melda’nın karşısında beliriveriyor. Ömür İklim Demir, hayatın farklı ihtimallerden oluştuğunu anlamamızı istiyor gibi ama acılar hep benzer.
Tuz’da ise bir son sahneyi sunuyor yazar. Adıyla mülhem, yaraya tuz basar gibi ansızın geliveren bir mektup. Üç öykü birbirini tamamlıyor tıpkı hayat gibi. Birbirini ıskalayan hayatlar olmasına rağmen…
Sonsuz Rasim Abi’ler Diyarı öyküsünün son cümlesi her şeyin özeti gibi. “ Takma lan kafana. Bir geldik bir gidiyoruz, gerisi hikâye. Ha, bir de… Bir sigara versene.” Hani hayatın sillesini yemesine rağmen sırrını çözmüş bir kağıtçı Rasim Abi, derin sözler eden derin bir kuyunun öyküsü.
Dün Gece Ansızın görülen bir rüyanın e-posta aracılığıyla dosta anlatılması. Gençlik zamanlarında tüm hayalleri ortak olan, her anı beraber geçen şimdi ise yaşlanmış, hayallerinin aksine bir yerde uzman yardımcısı olarak çalışan bir dostun eski günlere dair gördüğü bir rüya. Artık dar zamanların mutsuz adamları. Bir kuruntu. “ Vaktiyle bir rüyaya malzeme olacak kadar muhteşem yaşamışız. Şimdiyse bir kabûsun ortasındayız.”
Kartela ise evhamların en yoğun olarak karşımıza çıktığı öykü. Pahalı arabalar, gösterişli yaşamlar, lüks. Markalar eşliğinde büyülü bir atmosfer. Yine de yalnız bir kadın. Çalan bir kapıda biraz eski püskü elbiseli bir adam gördüğünde aklından bin senaryo geçiren, öldürüleceğini, tecavüze uğrayacağını düşünen, aklından bin senaryo yazan Ceren. Onca yaşama rağmen bir yalnızlığın, bir endişenin atmosferini mükemmel kurmuş Ömür İklim Demir. Bana göre kitabın mihenk taşı.
Sonraki öyküler ise Saraylı’nın Üç Ölümü, İki Oda Bir Salon Yarım Hayat, Uzun Uzun Çalan Ziller ve Bir Mutfak Kapısı Hakkında, Sessizliği Öldüren Tuzluk.
“ Ne diyeyim, huzur tuhaf şey arkadaş, ancak kaybedecek bir şeyin kalmadığında gelip seni buluyor.”
Ömür İklim Demir bir tuluat sanatçısı gibi. Birbirini ıskalayan hayatları öyle bir dille anlatıyor ki, yaşıyorsunuz. Kesin okunması gereken bir kitap.