Gençlik romanlarını okumak benim için alışıldık bir şey değil ama Parlak Denizin Ardında’nın baş kahramanı Karga’nın hikâyesinin kalbimi ısıttığını söylemeliyim. Arayışlarla dolu bu ada hikâyesi bana, küçük bir çocukken okuduğum Nim’in Adası’nı hatırlattı. İtiraf etmeliyim ki, yıllar sonra bile dört tarafı sularla çevrili bir adada küçük bir kız çocuğu olma fikri hâlâ büyüleyici geliyor. Hem şair hem yazar olan Lauren Wolk’un mekân olarak Massachusetts yakınlarındaki ve olağanüstü güzellikteki Elizabeth Adaları’nı seçmiş olması karakterlerini düşündüğümüzde ise taşları yerine oturtuyor: Karga ve Osh gibi stoik bir yalnızlıkla zamanı geçiren izole kahramanlar, sisli ve gizem dolu bir ada ve bizi de içine çeken sancılı maceralar bu gençlik romanını görünenden daha fazlası kılıyor.
Yeni doğmuş bir kız bebek, 1925 yılında Massachusetts kıyılarındaki Elizabeth Adaları’ndan birinin kıyısına küçük bir teknenin içinde vurur. Osh ve yakındaki Chuttyhunk Adası’ndan Bayan Maggie ona bakar ve onu çok severler. Chuttyhunk’ta yaşayan insanların çoğu naziktir, ancak Karga’nın eskiden bir cüzzamlı kolonisi olan Penikese Adası’ndan sürüklenmesinden korktukları için mesafeli dururlar hatta okula başladığı ilk gün Karga cüzzamlı bir insan muamelesi görür ve sınıf arkadaşları tarafından akran zorbalığına ve ötekileştirilmeye maruz kalır.
Karga bu deneyimlerden sonra büyümenin sancılı başlangıcı olan birtakım soruları sormaya başlar, Osh ve Maggie’yi çok sevmesine rağmen, nereden geldiğini öğrenmek için can atmaktadır. Keşifleri onu beklenmedik bir yolculuğa çıkarır ve sonunda umduğundan çok daha fazlası olur. Yine de yaşam ona cevapsız soruların da her daim olacağını öğretir. Karga, sevgi ve aile olmanın ne demek olduğu hakkında tatlı dersler öğrenirken bizler, yazarın işaretleri ile gizem dolu adada bir bulmacayı çözer gibi okumayı sürdürürüz.
Lauren Wolk’un üslubunda her canlı ve cansız varlık adeta arkasında bir yanıtı gizler gibidir. Bu yanıyla Parlak Denizin Ardında son sayfasına kadar gerilimi yavaşlatmayan bir gençlik kitabı ve hatta en iyilerinden biri diyebilirim. Karakter gelişimi açısından da harika bir iş ortaya koyan Wolk, Osh hakkında bizleri bilgilendirirken Bayan Maggie’yi daima gölgede bırakarak yine bir zihin oyunu çeviriyor. Gerçekten de, Bayan Maggie hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Neden yalnız yaşıyor? Bir zamanlar hayatı nasıldı? Ve bir çocuğun etrafındaki yetişkinlere bakış açısına uygun olarak, Maggie ve Osh’un yaşları hakkında hiçbir zaman net bir fikir edinemiyoruz. Lauren Wolk’un bunu yapmaktaki amacı acaba, Karga’nın hikâyesine dalan okura tekrar yeniden bazı gizemlerin çözülmek için olmadığını hatırlatmak olabilir mi? Bilmiyoruz. Parlak Denizin Ardında’nın doğal güzelliği de bu aceleci olmayan, son sayfaya kadar kalp atışının hızını artıran bu okura mahsus arayışlar işte. Benim için en güzel yanı da sahici bir varlık verilmiş karakterlerin aniden sarsan diyalogları.
Şair tarafını da Parlak Denizin Ardında’dan esirgemeyen Lauren Wolk, bazen kahramanlarını öyle bir konuşturuyor ki, hikâye bir tarafta akıyorken o cümle aklınızda hâlâ yankılanıyor. Mesela, Karga’nın, Bayan Maggie’nin gözlerini “yuvarlak küçük yeşil bahçeler”e benzetmesinde huzur dolu bir şiirsellik yok mu? Ayrıca, bizi insan kılanın ne olduğuna cevap arayan Karga’nın incinmiş olmak ile acıyı hissediyor olmak arasındaki ayrımı yapması ve yoksulluk içinde bile küçük zenginlikler yaratma kabiliyeti bu yersiz yurtsuz kız çocuğuna yakınsı hisler besleyerek hikâyenin içine daha da girmemizi sağlıyor.
İncelikle anlatılmış mesajları olan bu gençlik romanı, lirik, büyüleyici ama yavaş değil. Evet, yer yer hüzünlü ama asla büyümek sancısında atıl kalmıyor. Lauren Wolk’un yazar yeteneği de burada açığa çıkıyor zaten: İdealize etmediği kahramanlarına dimdik bakarak hayatında gerçekten neyin önemli oduğunu ve neden hayatın onlara sunduğu en iyi şeylere tutunması gerektiğini düşünmesini istiyor. Parlak Denizin Ardında kitabındaki “Yaptığın şey, kim olduğundur.” gibi az ve öz varoluşsal yanıtların, 1920’lerdeki cüzzam hastalığı ve ada yaşamı ile ilgili tarihsel bağlantılar ile birlikte ilerlediği, Karga, Osh ve Maggie’nin ikincil bağdan ibaret aile dinamikleri romanın sınırlarını aşmasını sağlıyor. Nasıl mı? Genç bir kadın karakterin dar bir alanda büyük soruları var: İnsan geçmişe çok fazla dönerek bugününü kaybedebilir mi? Aile nedir? Kim olduğumuz ve kim olacağımız ne kadar önemlidir? Karmaşık ve ilgi çekici karakterlerle dolu olsa da, hikayeyi hareket ettiren oldukça fazla miktarda gerilim ve gizem de var. Bir gençlik romanının iyi yapılandırılmış bir olay örgüsü, belleği kımıldatan bir ortamı, güçlü geliştirilmiş karakterleri varsa o kitabın tek eksiği parlak bir okuma olsa gerek. Parlak Denizin Ardında bu parlak okumayı hissettirecek bir kitap.
- Parlak Denizin Ardında – Lauren Wolk
- Genç Timaş Yayınları – Roman
- 288 sayfa
- Çeviri: Ayşe Tuba Ayman