Louis-Ferdinand Cêline, 1984 yılında Courbevoise’de doğdu. 1912 senesinde gönüllü olarak orduya yazıldı. Madalya bile aldı. Kolundan yaralandı ve iş göremez raporu alarak ordudan ayrılıp, Sangha-Dubangui şirketinin temsilcisi olarak Afrika’ya gitti. 1923’te tıp eğitimini tamamlayıp doktor oldu. Nazizm geliştiği yıllarda antisemitizm propagandası içeren kitapçıklar kaleme aldı. Nazilerin yenilmesiyle Danimarka’ya yerleşti. İşbirlikçilik suçundan 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ardından Fransa’ya dönerek 1 Temmuz 1961 yılında vefat etti.
Gecenin Sonuna Yolculuk, işte böyle bir insanın, tüm itibarını kaybetmiş bir yazarın kaleminden çıkmış bir eser. Her insan yanlış yola ve düşüncelere sapabilir. Ama bizim üstünde durmamız gereken bu muhteşem edebi eser olmalı diye düşünüyorum. Çünkü her ne kadar kurgu bir roman olsa da kitapta yazarın kendi hayatından bazı anıları da işlediğini gözlemledim. Birinci Dünya savaşına katılması, Afrika’da bir sömürge şirketinde çalışması ayrıca kitabın ana karakterinin adının Ferdinand olması da ilginç bir tesadüf doğrusu.
Kitabı anlatmaya çalışsam gerçekten anlatacak kelime bulabilir miyim bilmiyorum, çünkü baştan sona bir kelime oyunu. Sözcüklerle hiç çekinmeden oynamış Cêline. Kelimeler birbirleri ile adeta dans ediyor gibi. Hani uzun sıkıcı cümleler oluyor ya başını unuttuğumuz, işte o cümleler Cêline’den çıkınca olmuyor, etkisinde kalarak okuyoruz onları sanki kendimiz yazmış gibi.
Hikâye bakımından kitap inanılmaz detay barındırıyor. Aklınıza gelebilecek her konudan bahsediyor. Savaş, hastalık, açlık, cinsellik, cinayet, kapitalizm, ırkçılık, sömürgecilik ve aşk. Fransa’da başkarakterimiz anarşist Ferninand Bardamu’nun orduya yazılması ile başlayıp, Afrika’da sömürge şirketinde çalışıp, Amerika’da Ford fabrikasından gene her şeyin başladığı Fransa’da bir tımarhane müdürü olmasına kadar anlatılan dolu dolu bir eser.
Ama tüm bunların dışında kitabın en dikkat çeken noktası kullanılan dili diyebiliriz. Dönemin diğer eserlerinin aksine sokak ağzı ile yazmış kitabını Cêline. Aslında bunun burjuva Fransızcasına bir tepki olduğunu söyleyenlerde var. Kitabı okuyan birisi kitabı kendi yazmış izlenimine kapılabilir. Kitap baştan sona her gün kullandığımız argolarla dolu.
Kitapta önemli gördüğüm diğer unsur ise dünyaya ve insanlığa yönelik eleştirileri. Doğrusu acımasız eleştirileri. Savaş karşıtlığı ile başlayıp, kapitalizm ve insan ilişkilerine kadar gidiyor bu eleştiriler.
“Sonuçta savaş dediğimiz şey, anlamadığımız ne varsa odur.”
Ayrıca kitapta okuyucuyu rahatsız edebilecek çok sayıda ırkçı ve cinsiyetçi cümlelere de rastlıyoruz.
“Zenciler, bunu sizde hemen fark edeceksiniz, hepsi geberik ve çürüktür.”
1930’ların Avrupasını, yani milliyetçiliğin yükseldiği ve buram buram militarizm propagandasını barındıran o yıllara dair bir belge aslında “ Gecenin Sonuna Yolculuk”.
Herkesin kendinden mutlaka ama mutlaka bir şeyler bulacağını düşündüğüm bu eseri okumanızı tavsiye ederim.
- Gecenin Sonuna Yolculuk – Louis-Ferdinand Cêline
- Çeviri: Yiğit Bener
- Yapı Kredi Yayınları – Roman
- 574 Sayfa