“İlk defa bir yara yorar seni, ilk defa bir gücün peşinden sürüklenirsin.”
Yazmak için deli cesareti derler, özellikle kadınlar için. Ben bugün bunu doğrulayan bir kitaptan bahsetmek istiyorum: Esra Özdemir Demirci’nin yazdığı Deli Cesareti’nden. Kitabın ismi de buna bir gönderme tabii. Deli Cesareti, Esra Özdemir Demirci’nin ikinci öykü kitabı ama benim için yazarla tanışma kitabımız.
Yazar hem, öyküden de beklediğimiz üzere, dil işçiliği yapmış hem de kurgu üzerinde sıkı çalışmış. Acaba bize ne anlatacak diyerek okuduğunuz öykülerin çoğunun sonunda boğazınızda bir kılçık kalıyor sanki. En çok etkilendiğim öyküler, Sen de Yaz, Duvar, Refleks, Yok ve Deli Cesareti. Kitabı genel anlamda çok beğendim, hem kendi yazdıklarımdan hem de son zamanda okuduklarımdan farklı geldi ve bu farklılığı da sevdim.
Sen de Yaz öyküsünde bir çocukluk hikâyesi anlatıyor bize yazar, diğer öykülerinde de yaptığı gibi çok başarılı bir atmosfer kurmuş. Okurken zamandan ve mekândan ayrılıyorsunuz ve öykünün içine giriyorsunuz, Yusuf artık sizin arkadaşınız. Öykülerden bahsetmenin zor yanı da bu, anlatırken öykülerin etkisini düşürmekten çekiniyorum.
“Soru sormanın bir ağırlığı yoktur, herkese, her şeyi sorabilirsiniz. Ama cevap almak öyle mi? Bir cevabın merakıyla yanıp tutuşmanın hazzı karşısında sorulacak en mühim soru bile anlamını yitirir.”
Çocukluk yazar için önemli bir tema, karakterlerinin geçmişini de iyi kurmuş yazar ve bir an ışınlayıp size neler olduğunu gösteriyor ve bunu okurunu hiç yormadan sıkmadan yapıyor. Hikâyeler biraz ağır gelebilir, bazen kalbinizi kırabilir ama dili çok tatmin edici. Özellikle ikinci tekil şahıs kullanarak yazdığı öykülerini okurken yazarı cesur bulduğumu söylemeliyim.
Hikâyelerin kurguları belirli zaman çizelgelerini takip etmiyor, olayların akışı çok net değil ama okurken karakterle beraber siz de o zamandaki akışı yaşıyorsunuz. Küçük bir çocuk olup elinizdeki iğneyle, kırmızı balonlara isyan ediyorsunuz ya da bir baston sizi hem gülümsetip hem hüzünlendiriyor.
Kitaba ismini veren öyküden bahsetmemek olmaz. Deli Cesareti yine çocukluk üzerine kurulu bir hikâye, arkadaşlık, geçmiş, Esra Özdemir Demirci, bu temaları öykülerinde kullanmayı seviyor belli ki ve ortak temalarda da özgün öyküler yaratmayı becerebiliyor.
“İçimde pastasız, mumsuz, insansız bir kutlama var. Kulağımda nereden geldiği bilinmeyen alkış sesleri. Ağzı açık unutulmuş bir boşluktan içeri çekiliyorum. Birileri, bir yerlerde, benden habersiz ölüyormuş gibi.”
Deli Cesareti çok kısa ama dolu bir kitap, bazen acı içinde, bazen acılarının üstüne sünger çekmiş karakterlere rastlayacaksınız ve sokakların tozunu avuçlarınızda hissedeceksiniz. O derece gerçekçi bir anlatıma sahip. Yazarın önümüzdeki yıllarda neler yazacağını merak etmemek elde değil.

- Deli Cesareti – Esra Özdemir Demirci
- Hece Yayınları – Öykü
- 72 sayfa