Ray Bradbury’nin hayatına bir göz attığımızda kütüphanelerden çıkmayan bir çocukla karşılaşıyoruz. Ailesiyle şehir şehir gezerken gittikleri her yerde doğuştan diyebileceğimiz bir kitap sevgisiyle önce kütüphaneye koşarmış. Kitaplarda ve yaşamın kendisinde yakalanması gereken bir “şey” olduğunu biliyor olmalıymış Ray.
Karahindiba Şarabı‘nda muhtemelen kendi çocukluğundan ilhamla yarattığı on iki yaşında bir çocuğun geçirdiği bir yazı anlatıyor. 1920’lerde bir kasabada Douglas, kardeşi Tom ve arkadaşları her sene yaşadıkları gibi bir yaz yaşıyorlar. Ama bir yandan da rutine bir ayin havası katıyorlar. Aynı gibi görünen şeylerdeki değişimi fark ediyorlar, bu değişimin insan hayatında geri döndürülemez olduğunu keşfediyorlar. Bir şeyler değişince, geriye kalanlar aynı şeyler değildir artık ve böyle böyle kapatırız hayatımızın bazı dönemlerini, mesela çocukluk gibi, mesela gençlik gibi. Bu değişim Karahindiba Şarabı‘nda çocukların gözünden aktarılıyor, bir yandan da kasabanın yaşlılarıyla olan ilişkilerini okuyoruz. Ben en çok o hikayeleri sevdim. Zaman makinesi albayı, bir zamanlar çocuk olduğuna inanılmayan yaşlı kadını, karşısındaki genç adamdan ona gençlik aşkının adıyla seslendiğinde dönüp bakmasını isteyen bir başka yaşlı kadının ve diğerlerinin naif hikayelerini Ray Bradbury nükteli bir üslupla anlatmış. Kitabı okurken bazen olaylar kopuk gibi gelse de geri planda anlatılanı yakalamak zor olmuyor. Zaman geçiyor, bunu durduramıyoruz. Geçtikçe değişiyor ve bazı şeyler sadece anılarda kalıyor. Çocukken bu değişimi aklımıza bile getirmiyoruz. Ama bir kez fark edince işte o gün büyümeye başlıyoruz.
Karahindiba Şarabı çocukluğun romanı, okumaya değer. Ray Bradbury’nin sohbet eder gibi samimi dili de cabası. Sanırım seversiniz.
- Karahindiba Şarabı – Ray Bradbury
- İthaki Yayınları – Roman
- 355 Sayfa
- Çeviri: Ozan Kayalıoğlu, Zeynep Kayalıoğlu