Adı dilimize “Düğüm” olarak çevrilmiş Nobel ödüllü Norveçli yazar Knut Hamsun’un romanı bir süredir elimdeydi, bugün gerçekten de ardında düğümler bırakarak bitti. Üzerinden çok geçmeden, etkisi hâlâ sürerken hakkında bir şeyler yazmak istedim. 1971 baskısını okudum, çeviri kitabın orijinal dilinden yapılmamış da olabilir. Okurken, Türkçede kullandığımız deyimlerle karşılaşınca çeviride arada bir şüpheye düşsem de anlatımda akışın pek kesildiğini hissetmedim. Uzun, sıkıcı tasvirlere yer yok, gerektiği kadar detay var, gerisi okurun hayal gücüne kalmış.
Yazarın deyişine göre Nagel şehre gelen bir yabancı. Nagel’in kendisine sorarsanız, kendisinin hem bu şehre hem de varlığa yabancı olduğunu söylüyor. Başta pek yabancıymış gibi davranmayarak beni çok şaşırttı. Açıkçası ilk etapta, Nagel’in bu şehre gelişinin hiç de öyle rastgele, bir anda verilmiş bir karar olduğuna inanmadım. Her şeyi inceden inceye planlamış, buradaki herkesi önceden tanıyormuş ve bir işler peşindeymiş gibi göründü bana. Bana başta hissettirdiği, mütemadiyen aklıma gelen bu olasılığa kitabın kendisi bir cevap vermiyor. Nagel, hep aynı giysilerle dolaşan, sürprizlerle dolu esrarengiz genç bir adam. Okurken onun zihninde hızla dolaşarak samimi olup olmadığını anlamaya çalışırken yazar bir anda araya girerek, yeter bu kadar, bir dahaki gezintide umarım anlarsın, diyor.
Uyumsuzlar sevecektir Nagel’i. Öyle ki, yabancı bir adam, genel kanılara, çoğunluğun sorgusuz sualsiz kabul ederek doğru bildiği neredeyse her şeye, herkese karşı durarak şehir insanının sinirini bozup duruyor. Okurken, iyi de bu insanlar nasıl hemencecik inandılar bu adama diye şaşırıyor, bir yandan siz de inanmaya çalışıyorsunuz. Bu anlamda retoriğin gücünü bir kere daha hissettim. Nagel, her seferinde lafı evirip çevirerek daha önce söylediklerinin aksine ikna ediyor, bir anda gerçeküstü hikâyeler anlatmaya başlayarak dikkat çekiyor, yaşadığını iddia ettiği anlatımları da hem dinleyenleri hem okuru şüpheye düşürüyor, çevresindekiler inanınca da okur inanmak için kendince kılıflar uyduruyor. Davranışlar, konuşmalar çelişkilerle dolu. Öyle ki, başta sadece Nagel’e güvenmezken, ilerleyen sayfalarda kimseye güvenmez oldum. Öte yandan, her seferinde yeni bir problem bularak, yanılıp şaşırarak sayfaları çevirdim. Sonunda kim haklı çıktı ben de anlamadım ama soru işareti bırakan anlatımları seviyorum.
Söz gelimi, “Bütün genellemeler yanlıştır” önermesinin kendisi de genellemedir. Dolayısıyla, söz konusu “yanlış”lık önermenin kendisi için de söylenebilir haldedir. İfade, akıl yürütme sürecini sekteye uğratan, başka deyişle, düşünme faaliyetini kendi üzerine kapatarak düğümleyen bir yapıya bürünür. Bu romanda da benzer şekilde kelimeler, anlatım kendi üzerine katlanıyor, olay örgüsü örgü olmaktan çıkıp gerçekten de düğüm haline geliyor. Sonunda bu oluyor, hikâye böyle bitiyor, diyebileceğim şekilde bitmedi (bitseydi de buraya yazmazdım, o ayrı), ya da ne olup bittiğini anlamamış da olabilirim, bu da bir ihtimal.
Eğer bu romanı bir cümleyle özetlemem gerekseydi, düşünmeden, “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir” derdim sanırım. Uyumsuzların, normlara karşı “anormal” ilan edilenlerin seveceği bir roman, okumalısınız derim.
Selin Eskisi
2012, İstanbul
HAMSUN Knut, Düğüm, Milliyet yayınları, çev. Hüseyin Tüzün, 1971
Arka Kapak Yazısı:
Yurdumuzda da “Açlık, “Victoria”, “Pan”, “Rosa” ve “Dünya Nimeti” gibi romanlarıyla tanınan KNUT HAMSUN’un bu romanında son derece ilginç ve değişik bir kişiliği olan Nagel adında bir adamın geziden dönerken ansızın kalmaya karar verdiği küçük bir kıyı şehrinde çeşitli insanlarla kurduğu ilişkiler anlatılmaktadır. Nagel’in herkesi yadırgatıcı, esrarlı davranışları ve kendisini diğer insanlara bilinçli olarak ters tanıtıp ilgilerini çekmesi ve yarattığı gerilimler; yazarın, özellikle bu romanında görülen olağanüstü bir yanıdır. HAMSUN’un “DÜĞÜM”deki diğer özelliklerinden biri de kuzey insanlarının hayatında ve edebiyatında çok önemli bir yer tutan karanlık ve esrarlı hayal dünyasıdır. Kuzey efsanelerinin bir çeşit yansıması ve verisi olan tabiatüstü olayların bu kitapta oynadığı rol de HAMSUN’un kuzeyli kişiliğine en iyi örneklerden biridir. “DÜĞÜM” HAMSUN’u sevenler kadar, yazarı ilk defa okuyup tanıyacaklar için de çarpıcı bir romandır.