İtalyanca aslından çeviren; Egemen Berköz
Orhan Kemal Kütüphanesi’nden hiç aklımda olmadığı halde aldığım bir kitaptı. Üç dört kez raftan alıp, bakıp, bıraktım. En sonunda aldığım kitapları görevli kadına kaydettirirken sanki o rafların arasından fısıltıyla “Nereye gidiyorsun? Hem de beni almadan?” dedi. Durur muyum, elbette aldım. Böyle diyorsa bir bildiği, içinde sakladığı bir denizi vardı çünkü. Nitekim öyle de oldu.
Daha ilk sayfalarından sizi içine alan ama bir roman okuyormuşsunuz gibi değil de, sanki karakterleri onların göremeyeceği bir yerden izliyormuşsunuz izlenimi yaratan, Berto ve Talino’yla beraber, Monticello’ya giden trenin içinde siz de varmışsınız gibi hissettiren bir roman Senin Köylerin. Karakterlerin varolduğuna kendinizi kaptırmak şöyle dursun, kimi zaman onlara gülümsüyor, kimi zaman dokunuyorsunuz bile.
İçerikten çok ufak bahsedecek olursak, Berto ve Talino farklı suçlarla hapse girmiş, birbiriyle apayrı özellikleri olan iki kişidir. Hapiste zoraki bir şekilde başlayan arkadaşlık devam ederken, olaylar birbirini kovalar ve Berto kendini hiç tanımadığı insanların yaşadığı bir köyde bulur. Bu yabancı insanların içinde onu anladığını düşündüğü tek kişi ise Gisella’dır.
Romanda içinizi ısıtacak diyalogların da bulunduğunu bildirip bir gün bir yerde karşılaşmayı ve size “Nereye gidiyorsun? Hem de beni almadan?” demesini beklemeden edineceğinizi, okuduktan sonra da kitaplığınızın güzide bir yerinde bulunduracağınızdan hiç şüphe duymadığımı ekleyerek, keyifli okumalar diliyorum!