Okullu serserilerden İbn Rüşd’e, ilk üniversitelerden aristokratlara bir zihin zanaatkarları antropolojisi.
Fransız Ortaçağ tarihçisi Jacques Le Goff, bu kitabında “karanlık çağ” olarak adlandırılan Ortaçağ’ın okumuş rahipleri olan entelektüellerini, ortaya çıkan farklı grupları, kentlerle birlikte gelişen üniversiteleri ve eğitim sistemlerini, papalık ile çekişmeleri, ilerleyen dönemlerde yaşadığı evrilmeyi detaylı bir şekilde işliyor. Yazarın diğer kitaplarında da üzerinde durduğu bir konu olan “Ortaçağ” algısına önsözde de değiniyor. Aynı şekilde kitabın çevirisini yapan Mehmet Ali Kılıçbay‘ın da eleştirilerini dile getirdiği önsözü bulunuyor. İnsanlığın aşmak istediği tüm olumsuz değerlerini Ortaçağ’a mal ettiğine değinen Kılıçbay, Ortaçağ’ı günah keçisi ilan edenleri yaşadıkları modern çağın gaddarlıklarıyla yüzleştiriyor. Tarihin her daim daha iyiye doğru gittiğini zannedenlere karşı günümüz üniversitelerinin haline dikkat çekiyor.
12. yüzyılda kentlerde ortaya çıkan okullarda, daha sonrasında da üniversitelerde oluşan ortamı derleyen Goff, entelektüel kavramıyla düşünmeyi ve öğretmeyi meslek edinmişleri tanımlıyor ve onları bir nevi zanaatkar, meslek erbabı olarak kabul ediyor. Kentlerle birlikte ortaya çıkan entelektüeller, etraflarını öğrencilerin çevrelediği, tartışmaların yapıldığı bir ortam oluşturuyor. Ancak bundan önce “Karolenj Rönesansı” olarak isimlendirilen döneme de değinen yazar, bu dönemde kitapların kişisel hazineler olarak görüldüğünü ve düşünce yayma gibi bir gayenin bulunmadığını dile getiriyor. İşte böyle bir ortamdan sonra gelişen entelektüeller ise tam zıttı hareket ediyor. Batı’da ortaya çıkan çeşitli entelektüel gruplar için en önemli merkezler haline gelen Paris, Prag gibi kentler de dönemin şartları anlaşılması açısından kitapta detaylıca işleniyor.
Garip bir entelektüeller grubu: Goliardlar
Kent okullarındaki sadakalar sayesinde yaşan kaçak Goliardlar, dilencilik yaparak geçinen öğrenciler gezginlerdir. 12. yüzyılda “okullu serseri” olarak adlandırılan Goliardlar, sabit bir kentte durmayıp farklı hocalardan eğitim alarak kentten kente dolaşan asilerdir. Hayatlarına devam edebilmek için soytarılık, hokkabazlık da yapan serseriler, o dönemde yazdıkları şiirlerle pek çok çevreyi kızdırmayı başarmışlardır. Papa, piskopos, soylular, köylüler okumuş serserilerden nasibini almış kimselerdir. Devrimci bir nitelikleri bulunmasa da ahlak dışı eleştirel şiirleri bir isyanın simgesidir. Toplumsal düzeni eleştiren Goliardlar, hemen herkesi hedef alan kışkırtıcı şiirleriyle zihin özgürlüğünü temsil etmişlerdir.
Paris ortamının şanı, ilk büyük entelektüel: Abelard
Goff’un ilk hoca olarak adlandırdığı Abelard kitapta önemli bir yere sahip. Kariyerinin ilerleyen yıllarının neredeyse tamamını kavga ile geçirmek zorunda kalmış bir entelektüel. Konferanslarda, münazaralarda durmadan tartışmalarını sürdüren Abelard, aslında pek çok kişinin bileceği Ortaçağ’ın destansı aşk hikayesinin de başkahramanı. Heloise ile evliliği sonrasında artan tartışmalara da kitapta yer verilmiş.
Mantıkçı, ahlakçı, hümanist, natüralist düşünce biçimleri başlıklar halinde inceleniyor. Ayrıca kitabın her bölümünde illüstrasyonlar ve çizimlerle desteklenmiş ve bu sayede dönemin tartışmaları imgeler yoluyla anlaşılır kılınmış.
12. yüzyıl kent entelektüeli kendini tıpkı diğer kentliler gibi bir zanaatkar, bir meslek erbabı olarak hissetmektedir. Onun işi, düşünce sanatlarının incelenmesi ve öğretilmesidir. (s. 79)
12. yüzyıl entelektüel çevreleri doğuşunu tamamladıktan sonra loncalar oluşturuyor ve 13. yüzyılın üniversitelerine veriliyor. Ancak bu dönemde de üniversiteler özerkliklerini kazanmak için sürekli mücadele halinde olmak durumdaydı. Bazen laik iktidara bazen de kilise iktidarına karşı durmaları gerekiyordu. Otoritesini dayatmak isteyen laik iktidara karşı Paris’te öğrenciler özerklik mücadelesine girdiler. Krallık güçlerine karşı başlayan kanlı 1229 olayları sonucu özerkliklerini tamamen kazanmış oldular. Üniversiteleri kilise yargı yetkisine tabi kılmak isteyen papalık da üniversiteleri koruma altına aldı. Her iki taraf da üniversitelere kendi denetimini dayatmak istiyordu.
Herkese ihanet etmek zorunda kalıyor gibidir. Kilise, devlet ve kent açısından o bir Truva atı olabilir. Onu sınıflandırmak mümkün değildir. (s. 94)
Eğitim örgütlenmesi de yine bu yüzyılda tamamlandı denilebilir. Kitabın devam eden sayfalarında eğitim programlarından ve sınavlardan, ders verme yetkilerinden bahsediliyor. Fakültelerde yapılan tartışmalar ise alıntılarla desteklenerek ayrıntılı bir şekilde anlatılmış.
İlk devrim gerçekleşmiştir: Kitap artık lüks bir eşya değildir, bir alet olmuştur. (s. 113)
Ortaçağ’ın yöntemi ise skolastiktir. Günümüzde şeytanlaştırılan bu yöntemin detaylarına baktığımızda ise Mehmet Ali Kılıçbay’ın kitabın başında dediği sözleri hatırlıyoruz: “İnsanların çoğu, basmakalıp, içeriği olgularla örtüşmeyen, tekrarlandığı için doğru sayılan sözleri ikide bir ileri sürmeyi düşünmek sanıyor.”
“Üniversiteliden Hümaniste” isimli son bölüm ise Ortaçağ’ın gerilemesini ve eğitimin olumsuz etkilenen yönlerini anlatıyor. Yaşanan savaşlar, ekonomik ve toplumsal yapıdaki değişimlerle beraber çok yönlü bir incelemeyle işlenen bölümde entelektüellerin nasıl hümaniste evrildiği tartışılıyor. 12. yüzyılda emekçi olarak adlandırılan entelektüeller artık ayrıcalıklı gruplarla bütünleşmekte, etrafı öğrencilerle çevrili hoca tasvirinin yerini sessizlik içinde çalışan ya da kırlarda boş vaktini değerlendiren aristokratlar almakta. Fakir öğrencilerin eğitim alması neredeyse imkansız hale getirilince üniversiteler doğal olarak aristokraklaşırken hocalar servetine servet katmaya devam ediyor. Jacques Le Goff da dönemi şöyle özetliyor: “Böylece bir üniversite oligarşisinin oluşması, entelektüel düzeyin düşmesine büyük ölçüde katkıda bulunurken, aynı zamanda üniversite ortamına soyluluğun esas karakterlerinden biri olan ırsiliği getirmekte, bu çevreyi, kastlaştırmaktaydı.” Entelektüel dünyaya yani üniversitelere siyasal kalıpların girmesiyle ilk ulusal üniversiteler yaratılmaya başlanıyor. Eğitim de şiire, mistik anlayışa yöneliyor, zihin özgürlüğünün ateşli savunucuları olan serseri Goliardların yerini güçlünün himayesini benimseyen aristokrat hümanistler alıyor.
- Ortaçağda Entelektüeller – Jacques Le Goff
- İş Bankası Kültür Yayınları – Kültür Tarihi, Tarih
- 276 sayfa
- Çeviri: Mehmet Ali Kılıçbay