“…İnsan her zaman bir mazeret buluyor. Mesela benim de mazeretim şu:
O zamanlar çocuktum.”
Sessiz sedasız, etliye sütlüye karışmadan, Timaş Yayınları, dünya edebiyatından güzide ve iyi seçilmiş eserleri okuruyla buluşturmaya devam ediyor. Dünyanın farklı coğrafyalarından önemli eserler birer birer dilimize kazandırılıyor. Geçtiğimiz iki yıl içerisinde, okuduğum ve birçok arkadaşıma önerdiğim nadide kitapları bastılar. Unutmanın Genel Teorisi, Özgür Topraklar ve Bakış ilk anda aklıma gelen kitaplardan bazıları. En son söyleyeceğimi en başta söylemek istedim: İşin mutfağında olan editör Ayşe Tuba Ayman’a emekleri ve tercihleri için kendi adıma teşekkür ederim.
Bundan birkaç ay önce, Knut Hamsun’un Behçet Necatigil çevirisiyle yeniden basılan Benoni isimli kitabını severek okumuş ve yine buralardan sizlere aktarmaya çalışmıştım. Serinin devam kitabını olan Rosa’yı da heyecanla beklediğimi söylemem gerekli. Benoni hikâyesi bizi bir yerlere kadar getirmişti ama devamında karakterlerin hayatlarına nasıl devam edecekleri açık kalmıştı. Bu nedenle kitap çıkar çıkmaz okumak istedim.
Hamsun edebiyatının belki de en belirgin özelliği, ben anlatıcısının sizi tüm kitap boyunca hâkim dilinin etkisinde bırakarak, oluşturduğu dünyanın tüm izlerini yaşatmasıdır. Hem Benoni hem de Rosa kitaplarında bunu baştan sona yaşarken sadece anlatıcı karakterin değil, kurgu içerisindeki tüm karakterlerin de yaşamlarına dair emareler paylaşması, içine girdiğiniz dünyaya aitmiş hissi uyandırıyor ve adeta konunun, mekânın bir parçası oluyor, hikâyenin içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Bir okur olarak iyi bir metinden beklentiniz nedir, bilmiyorum ama bu benim için önemli bir nokta. Bu sebeple kendinizi bağdaştırdığınız bir karakter olmasa bile, metni sonuna kadar tutkuyla okumaya devam ediyorsunuz.
İlk kitabın sonunda Benoni zengin olmuş, yörenin zengini Mack’le ortak bir iş kurmuştu. Lakin sevdiği kadınla evlenememiş, her ne kadar maddi olarak hayallerine kavuşsa da manevi olarak acı çekmekteydi. Rosa ise tam tersi konumdaydı; sevdiği adam bir şekilde ortadan kaybolmuş, Benoni ve Mack, onun öldüğünü söylemekte, genç yaşında bir dul olarak yaşantısına devam etmeye çalışmaktaydı.
Rosa’da anlatıcı ilk kitapta olmayan bir karakterdir. Köye dışarıdan gelen, resme ve müziğe yeteneği olan genç öğrenci Parelius bize hikâyeyi anlatır. Artık zengin olan Benoni, Parelius’tan zenginliğinin göstergesi olmasını istediği resimler hazırlamasını, evinin dört bir yanını desenlerle donatmasını, dahası kendisine yarenlik etmesini ister. Parelius da onun isteklerini karşılar. Köye yerleşir. İnsanları tanır, onların kişiliklerini çözümler. Bize başka bir bakış açısıyla, tamamen dışarıdan bir gözle daha önce okumuş olduğumuz hikâyeleri anlatır.
Hikâyemizin başat karakterlerinden olan Benoni ve Rosa tüm yaşananlara, aksiliklere, söylentilere ve tersliklere rağmen evlenirler. Bu evliliği her zaman bir hinlik düşünen Mack organize etmiştir. Onun derdi, birden beklenmedik şekilde zengin olan Benoni’nin parasını olabildiğince çabuk ele geçirmektir. Anlatının arka planında sürekli karanlık ve kirli işler çevirdiğini, işlerin yolunda gitmediğinde bunun sebebinin Mack olduğunu anlatıcı bize aktarmasa bile sezeriz. Ağzı laf yapan, parasının gücünü sonuna kadar kullanan, etrafındaki insanları son evresine kadar sömüren, günümüzde de gerçek hayatta çok rahatlıkla benzerlerine rastlayabileceğimiz bir karakterdir Mack. Alt metin olarak farklı okumalar yapmaya çok müsait olan bir karakterdir. Sömüren-sömürülen bağlamında devlet-vatandaş, patron-çalışan, kadın-erkek ilişkilerine dair çıkarımlar yapmak mümkün.
Anlatıcımız bu süreç içerisinde insanların asıl niyetlerini şaşkınlıkla bize anlatır. Aynı zamanda hikâyenin belirleyici bir noktasında yer almakta, Rosa’ya âşık olmuş bir genç adam durumundadır. Fakat evli bir kadına âşık olması, bir çıkmazı da beraberinde getirir. Kitap boyunca bu içsel çıkmazı karakterimizle beraber yaşarız.
İlk kitapta olduğu gibi Rosa’da da, başkalarının hakkımızda ne düşüneceği yargısıyla karar verme anlarında insanların ne kadar zayıf olduğunu, kaygı yaşamanın benliğimizi nasıl yorduğunu, başka insanların aldığı kararların bir şekilde hayatımızı nasıl yönlendirdiğini tekrar, tekrar ve tekrar okuruz.
Hamsun, olabildiğince yalın ve sakin anlatı dilini kitap boyunca bize yaşatırken, bu üslupla bile karakter çalkantılarının derinlemesine aktarılması konusunda başarılı bir yazar olduğunu tekrar kanıtlıyor. Rosa, Benoni ile beraber onun edebiyatının en güzel duraklarından birisi. En azından benim için böyle. İyi niyetle öneririm. Keyifli okumalar.

- Rosa – Knut Hamsun
- Timaş Yayınları – Roman
- 224 sayfa
- Çeviri: Behçet Necatigil