Felsefe ve Almanca profesörü Andrew Bowie’nin yazdığı “Theodor W. Adorno – Kısa Bir Giriş”, henüz Adorno’yu keşfetmemiş olanlar için ismiyle müsemma bir giriş kitabı olduğu gibi, onu yalayıp yutmuş olanlar için de hem bir zihin tazeleme hem de kaçırılan yerleri gözden geçirme niteliği taşıyor.
Theodor Wiesengrund Adorno, 20. yüzyıl düşünürleri arasında, belki de hakkında konuşulacak, yazılıp çizilecek, üzerine düşünülecek en zor isimlerinden biri. Bunun nedenleri arasında, Adorno’nun düşünce çeşitliliğini oluşturan yelpazenin genişliği başı çekiyor olsa da, biraz daha içeri girince, bu düşüncelerde yatan radikal öneriler ve onun özellikle sol kanatta tepkiyle karşılanan görüşleri yatar. Adorno tabu yıkmayı değil, tabunun yanından geçmeyi tercih eden bir düşünür olduğu için pek çok kişi tarafından “fildişi kulesinde” oturup, oradan sallayıp duran bir kişi olmakla itham edilir. Adorno’nun zorluğu da bir bakıma buradan gelmektedir. Zira kişiyi değil, düşünceyi muhatap alır ancak ortaya sürdüğü görüşler özneldir.
Theodor W. Adorno’nun dünyası, politik ve ekonomik değişimlerle birlikte, felsefe, sanat ve bilimin de içine alan, bu alanlardaki ilişkilerden ve değişimlerden oluşur. O da tıpkı Eric Hobsbawm’ın Birinci Dünya Savaşı’yla başlayan ve Sovyetlerin dağılmasıyla biten tarihle, bu tarihin sonrasında olacaklarıyla ilgilenir ve yaptığı çıkarımlarla uyarılar adım adım gerçekleştiği için de Adorno hâlâ çok fazla okunup, çok fazla tartışılmaktadır. Londra Üniversitesi, Royal Holloway’de felsefe ve Almanca profesörü olan Andrew Bowie’nin yazdığı, Say Yayınları’ndan Bartu Şanlı çevirisiyle yayımlanan “Theodor W. Adorno – Kısa Bir Giriş” kitabı da, henüz Adorno’yu keşfetmemiş olanlar için ismiyle müsemma bir giriş kitabı olduğu gibi, onu yalayıp yutmuş olanlar için de hem bir zihin tazeleme hem de kaçırılan yerleri gözden geçirme niteliği taşıyor.
Adorno’nun yaşamı ve “Adorno Dönemi”yle başlayan kitap, Alman düşünürün ilgi alanında epey yer kaplayan “modernite”yle devam ediyor. Adorno’nun doğanın tarihle ilintisine değindikten sonra tarihi özgürlük çerçevesiyle beraber ele alarak bu bileşimi kültür endüstrisiyle birbirine bağlıyor. Topluma açılan ayrı başlıkta, toplumu Adorno’nun gözünden bir bütün olarak inceleyen yazar Bowie, ayrı bir parantezde incelenmesi gereken, Adorno’nun sanat ve felsefeyle ilgili görüşlerine açıklık getiriyor. Kapanışı ise, yine tarihsel bağlamda “şeylerin hakkını vererek” yapıyor.
Andrew Bowie’nin, “Theodor W. Adorno – Kısa Bir Giriş” kitabının en önemli özelliği, yazarın kendisinin de belirttiği gibi, Bowie’nin kişisel yorumlarla kafa bulandırabilme tehlikesine istinaden, bol bol Adorno’nun kendi görüşlerine yer veriyor oluşu. Andrew Bowie bunu yaparken, kimi zaman Adorno’yla yapılmış röportajlardan kimi zaman da, Adorno’nun cuk diye oturttuğu açıklamalarından faydalanıyor. Adorno’nun çalışmalarını, onun yaşamıyla beraber ele alan kitap, bu sayede Adorno’nun düşüncesinin arka planına açılan kapıyı da aralamış oluyor.
- Theodor W. Adorno / Kısa Bir Giriş – Andrew Bowie
- Say Yayınları
- 152 sayfa
- Çeviri: Bartu Şanlı