Realizim ya da gerçekçilik 19. Yüzyılda ortaya çıkmış bir kavramdır. Genel hatlarıyla aslında romantizm ve klasisizme karşı atılmış modernist bir adımdır. Ivan Turganyev, Puşkin’in ortaya attığı Gogol’un devam ettiği gerçekçilik kavramını benimsemiş bir yazardır.
9 Kasım 1818’de Orel kentinde dünyaya gelmiştir. Babası yoksul bir aileden gelmektedir. Süvari albayı baba Turganyev, malikâne sahibi varlıklı Varvara Petrovna Lutovina ile evlenmiştir. Sert, eğitimli,okumuş ve kültüre düşkün bir kadındır Varvara. Öyle ki kölelerini acımasızca cezalandırmaktan geri durmamıştır. Bu durum Turganyev’i küçük yaşta etkilemiştir.
Ivan, diğer çoğu Rus yazarın aksine daha şanslıdır. 1827’de Moskova’ya göçen Ivan, özel okullarda iyi bir eğitim almıştır. Daha bir çocukken, İngilizce, Almanca ve Fransızca’ yı anadili gibi konuşmaktadır. Felsefeyi bitiren Ivan, daha sonraları Yunanca ve Latince öğrenmiştir. Rusya’da profesörlük sınavını kazanmıştır. İlk ciddi yazınsal denemeleri 1842 yılında başlamıştır. 1883’de Paris civarındaki Bougival kasabasındaki vefatından önce birçok eser bırakmıştır. 1862 yılında yayımlanmış, nihilizm konusunda yazılmış ilk roman olarak kabul edilen “Babalar ve Oğullar“ en ünlü yapıtlarındandır.
Nihal Yalaza Taluy’un çevirisini yaptığı eserin arka kapağında yer alan “zayıflık ve cazibe” herhalde kitabı tanımlayan olağanüstü nitelikte iki kelimedir. Özellikle günümüzde dört bir tarafımızdan tutan, bizi yolumuzdan saptıran, ancak bir türlü kabul etmediğimiz zayıflıklarımızın, hayatımızı yavaş yavaş nerelere sürükleyebileceğini bize fark ettiren gerçekçi, etkili bir yapıttan bahsediyoruz. Evet, özellikle hissizleştiğimiz bu çağda bir aşk hikâyesi bize nasıl bu denli etraflıca düşünmeye sevk edebilir?
“Zaten biliyordum…
-Seni sevdiğimi; değil mi?
-Evet, beni sevmeye başladığını…”
1840 yılında başlayan olayda Avrupa gezisinin son durağı olan Frankurt’da bulduğu aşkı, tarifi zor bir güzellikte kaleme alınmıştır. Bu denli güzellikte yaşanan aşkın, hiç tahmin edilmeyen bir zayıflığa nasıl kurban edildiği tüm gerçekçiliğiyle romanda anlatılmaktadır. Aslında burada tanımlanan aşk, dünya üzerindeki tüm yıkılmaz sanılan hedeflerin, inançların, benliğin nasıl anlamsız cazibelere kurban gidebileceğini anlatan; adeta kişinin anlamsız, geçici zevklerin peşinden gitmesi sonucunda insanın hayatını nasıl anlamdan yoksun bir hale gelebileceğini betimleyen usta bir yapıdır.
“Fısıldayarak konuşuyorlardı. Bu durum Sanin’i bir kat daha kışkırtıyor, heyecanlandırıyordu. Bunun sonu gelecek miydi artık?.. İradesi zayıf insanlar bir şeye kendiliklerinden son veremezler, bunun onların dışında olmasını beklerler.”
Kelimelerin birbirine olan uyumu, büyük oranda akıcılığı beraberinde getirmiştir. Bu eser, sizlere armonisini hissettirip, sizi kendine bağlayacaktır.
• Bahar Seli – Ivan Turganyev
• Varlık Yayınları – Roman
• 143 sayfa
• Çeviri: Nihal Yalaza Taluy